yanında durduğu kocaman adamın ancak dizine kadar gelen boyu, kırmızı kurdaleli hasır şapkasının bile kapatamadığı kahverengi bukleli saçları, hiç bir yere odaklayamadığı fıldır fıldır gözleriyle etrafı süzen, dili (o zamanlar bile) dışarda, öylece dikilmesi bile etrafına neşe katmasına yeten, o sürekli büyümeyi isteyen minicik kızın; büyüdüğünde hayata olan serzenişidir.
yanında durduğu adamın adını bile hatırlayamamakta, nerede ne yaptığını bilememekte ve artık yanyana dursalar boyu en azından adamın omzuna geleceğine emin olmakta..