--spoiler--
Müslümanlar arasında birlik esas, etnik farklılıklar teferruattır. Ama teferruata gereken ehemmiyet verilmezse, teferruatın icapları yerine getirilmezse, teferruatı görmezden gelen yahut yok sayan bir tarz-ı siyaset benimsenirse teferruat öyle büyür, öyle büyür, öyle büyür ki, esası gölgeler. Yaradılıştan gelen özelliklerinin bastırılmaya çalışılmasına isyan etnik gruplar, dertlerine çare sunmayan birlik-beraberlik söylemlerini adaletsizliğin bekasına hizmet eden propagandalar olarak görür ve itici bulur. Adalet yoksa birliğin sahiciliği de yoktur. Onun için, Millet-i islam'ın yerine Türk Millet'ini koyan ve Ergenekon'lu, Bozkurt'lu, asil kanlı bir Türklük retoriği geliştiren, Kürt diye bir kavim yoktur, Kürtler aslen Türktür, karda yürürken çıkan kart-kurt sesinden Kürt kelimesi türemiştir diye özetleyebileceğimiz bir inkâr siyaseti uygulayan, üstelik Türk-Kürt birliğinin dayandığı hilafet müessesesini kaldırıp islami referansları terk eden Cumhuriyet idaresi, Kürtler'in şiddetli tepkisiyle karşılaştı. Bizi Türklerle bir arada tutan şey şeriat ve hilafetti. Türkler şeriatı terk edip hilafeti kaldırdıklarına göre ayrılık vakti gelmiştir diyen Şeyh Said, isyan bayrağını çekti. Zamanla bu dînî tepkinin yerini ırkçı, milliyetçi cereyanlar aldı. Kürt'ün Kürt olarak varlığını inkâr eden Türk ırkçılığı, Türk milliyetçiliği kaçınılmaz olarak Kürt ırkçılığını, Kürt milliyetçiliğini doğurdu.
--spoiler--