elma kelimesini ele alalım. elma ne demektir önce onu bilelim. tdk basvuruyoruz karsımıza ne cıkıyor;
Gülgillerden, çiçekleri pembe veya beyaz bir ağaç (Pirus malus).
Bu ağacın kabuğu parlak, sert, kırmızı, sarı ve yeşil renkte, kokusu hoş, tadı ekşi veya tatlı, dokusu gevrek, ufak çekirdekli meyvesi.
demek ki neymiş elma tekrara gerek yok afferim diyoruz. devama geciyoruz. elma hakkında bir cok deyim vardir benim kafama takılan su deyimdir;
elmayı soy da ye, armudu say da ye
hai diyelim vitamini kabugunda olma hakikatine kulak vermeyerek elmayı soyarak yiyoruz armutu niçin sayacağiz? değerli türk büyüğü barış manco bize gayet neşeli bir şekilde;
Seninde canın günün birinde
Armudun iyisini yemek isterse
Sakın ha aman manava gidip te
Armutları tek tek elleme
Adamın kafası bir atarsa
Bayramlık ağzını bir açarsa
Sana neler der biliyor musun
Mahalle duyar rezil olursun
işte o kelime malumunuz ormanda yaşar artmutun iyisini yiyen mahlukat.
bu kadar yanlış bir atasözümüz olabilir mi? peki bu atasözüne inanıp vitaminsiz kalan bozkırın alnı acık vatandaslarimizın vebalini kim ödeyecek? her mahallade bir milyonerden her mahallede ayi namında olan kişilerin mecburen işledikleri suclarin - bana ayi diyordu götünden ısırdım- hesabini kim verecek?
hele ki elma çöpünü yememekle memleketin döviz rezervlerini küffarın elma bahcelerine akıtan ve bize verilmesi gereken yol su elektrik -bir de yanında şambaba tatlısı oldumu yeme yanında yat- bu küffara akıtmaya neden olanlar ata değildir olsa olsa ali ata bak cümlesindeki atadir.
işte bu yuzden dolayi bu deyimini lugatimizden kaldirilmasi için elmayi soymaktan vazgeciyorum arkadas hatta harakiri yapmayi düsündümde sadece farz ettim. çünkü elma bicagi körleşmiş değil harakiri kakari bile yapacak bir halde değil.
sözümüzün özü;
Nerden aklıma esti kimbilir
Gezdim dün gece şehri şöyle bir
cüzdani evde unuttum
taa edirne kapidan eve yürüdüm
mesela yani
edirnekapida ne işim var?
ben essek kasabi miyim?