genel bir tanımlamaya girmeden önce düşünülmesi gereken elzem noktalar var bu hastalıklı tanımlamada. olaya dindar paradigmasından bakarak yazabilirim fakat insan paradigmasından bakarak yazıyorum bu seferlik, hoş bana kalırsa insan olmak dindar olmaktır zaten ve insan dindar olduğu sürece insandır, tabi ki bu düşüncem de yalnız beni bağlar.
ilericilik ve gericilik şeklinde tecelli eden iki kavramımız var burada ve çağımız insanı için "ilerici" olmak default olarak güzelken, "gerici" olmak da default olarak kötü programlanmış durumda bireysel hafızada. peki bu gerçekten de doğru mu? yani geçmişte yaşayan insanlar gerçekten de bize göre daha kötü durumdalar mı, yoksa bu sadece bize ait bir yanılgıdan mı ibaret. bunun üzerinde ciddi şekilde düşünülmesi gerektiğini düşünüyorum.
geçmişin insanı bir anlamda bugün öldürmeye çalıştığımız tabiatla -doğayla- barışık bir yaşam şekli kurmuştu ve o zaman "buzulların erimesi" ve "küresel sıcaklık" gibi sorunları yoktu insanoğlunun. bu sorunların oluşması ise büyük bir oranda modernleşme ve ilericilikle bağlantılıdır. bu bağlamda ele alırsak "ilerici" ve "modern" olmanın ne gibi bir güzel yanı vardır ki. belki insan katletmiyoruz fakat tüm dünyayı kendimizi kandıra kandıra katlediyoruz bugün. bir çok soykırıma imza attık bile, yeni soykırımlar ise büyük bir hızla devam ediyor. katliam sadece gazze'de ya da çeçenistan da insanlara yapılmıyor bugün. yaşadığımız her an ve her coğrafya da canlı ırklarını yeryüzünde silmekle meşgulüz. modern ve ilerici olmak üç bin filistinliyi öldürmekse, fokları katletmek, kuş türlerine soykırım uygulamaksa, ilericiliğin sonuçların buysa, ben vicdanıma "ilerici" ve "modern" olmayı yediremiyorum. gerçek bir dindarın da bunu vicdanına yedirebileceğine inanmıyorum.
dinci dediğiniz saçma kavramın anlamı nedir bilmiyorum ama "dinci" kelimesinin yerine "dindar" kelimesini koyarsanız bu cümle yanlıştır. bir dindar bunlar göz önüne alındığında asla "ilericilik" yarışında ön safta yer almaz.