ilk başlarda sadece gözlemleyen, birçok yazarı takip eden yani kısacası "ortamı" gözlemleyen yazarlardır. yazsam mı yazmasam mı ikileminde kalır en sonunda "sonra yazarım" der. fi tarihinde olur da aklına gelirse o başlık, yine aynı düşüncelere kapılacağından dolayı yine yazamaz. hadi yazmaya başladı diyelim; eli "back space" tuşundan hiç inmez, devamlı üstündedir. yazdıktan sonrada da "acaba güzel oldu mu, editlesem mi, silsem mi" diye ikilemlere düşer.
bir günde 150 entry okuyorsa yarısından fazlasını beğenmez, kötü oldugu için degil o andaki ruh halinden kaynaklı. ertesi gün okuduğu 150 entrynin yarısından fazlasını beğenir, güzel olduğundan degil, öyle işine geldiği için.
duyguları çok yoğun yaşar bu yazarlar lakin aynı şekilde pek duygulu yazamazlar çünkü hissettiklerini kelimelere dökemezler. kelimelerin duygularına kifayetsiz kalacağını bilirler.
veeee son olarak melankolik ruh hallerini her fırsatta sözlüğe yansıtırlar. en mutlu anlarında dahi "terkedilis, hüzün, rüzgar, yağmur, unutamamak, yanlızlık, özgürlük vs." gibi başlıklara entry girerler.