geçmişte kutsallığından bahsedilirken şimdiler de acınası hale gelen mesleği yapma çabası içine girmektir.
her öğretmen adayının başlangıçta; "ulan neresi olursa olsun gideceğim. yeter ki kapağı devlete atıyım" düşüncesiyle yola çıktığı ama oturup konuştuğunda; "yok orası olmaz, yok burası soğuk, yok orada sorun var" diye diye tüm doğu illerini baştan kafasında sildiği gözlenmiştir. artık gençler eğitim vermekten, geleceğe aydın nesiller yetiştirmekten çok, yan gelip yatayım cebime maaşım gelsin derdin de olmuşlar. herkes batı derdine düşmüş ne varsa bu batıda. insanlar artık her yeri kendi toprakları olarak görmüyor, doğu-batı diye ayırıyor kesin bir çizgiyle. burada yanlış nerede? bu insanları yetiştiren, atatürkçü, çağdaş nesil yetiştirmeyi sadece istiklal marşı ile gençliğe hitabeyi ezberletmekle olacağını sananlarda mı yoksa memleketinin toprağına yabancı bir yermiş gibi uzaktan bakan ve bakmaya devam eden biz adaylarda mı? iyi tamam... sen oralara gitme, iyi tamam o da gitmesin, ben de gitmeyeyim. peki kim gitsin? bu yola başkoyulduysa yapılması gereken ne ise o yapılmalıdır.bunun doğusu batısı olamaz,olmamalı.
doğu illerimizde,köylerde mesleğini yerine getirmek zor olduğu bir gerçektir. orada ki çocuklar bahçeyle, toprakla, tarlayla çok küçük yaşta tanışır. okula gelir çıkar çıkmaz işine düşer. sen kendini paralar, didinir bir şeyler öğretmeye çalışırsın araya tatil girer. bir sonraki dönem bir bakmışsın hiçbir şey yoktur, baştan başlamak gerekir her şeye. ama okulu sevdiler mi tam severler. sen kendini oralı gibi görmediğin sürece kimse iplemez seni zaten. "ıyy ben odun taşıyamam, çok soğuk, bunlar çalışmıyor ben yaptığımı yaptım" triplerine girersen dışlanır, kendi kendine uğraş verirsin koskoca ahaliye karşı *
gel gelelim öğretmenlik; emek, sabır, sorumluluk, insan sevgisi, vatan sevgisi gerektirir. bir tanesi bile eksik olduğunda yetiştirdiğin nesilden şüphe etmek gerekir. mızmızlanmanın alemi yoktur. asıl sorun mesleğin zorluğu değil kişinin kendi kendine zorlaştırmasıdır. maddi olarak belki tatmin etmez ama manevi olarak gereğinden fazla doyarsınız. minik ellerin elinizi tutmaya çalıştığını, gözlerin sizi izlediğini anladığınızda, her "örtmenim" sesini duyduğunuzda duyacağınız mutluluk hiç bir meslekte bulunamaz*