pek çoğumuzun içinde bulunmadığı, yaşamadığı koşullarda başlıyor film ve benzer koşulların varyasyonları ile devam ediyor. insanlar doğacakları yeri, sahip olacakları aileyi ve koşulları seçemezler, varolanın içerisine doğarlar.bunları değiştirmek de çoğu zaman pek mümkün değildir, hatta sahip olduğunuz ırkı inkar edemezsiniz, kafatasınızdan kemik yapınıza kadar size işlemiş bir nüanstır.
karşıdan bakınca yadırgadığımız detaylar içerisindeyken gözümüze batmaz, nasıl ki erkek çocuk sahibi olmanın önemini yitirmesine rağmen, yaşanan yer neresi ve söyleyenin eğitim düzeyi ne olursa olsun şakayla karışık "erkek adamın erkek oğlu olur" lafının içerisindeki baskınlığı bir yerlerde henüz atlatılamamıştır.
çamaşır makinesi bulunmayan kaç ev gördünüz siz hayatınızda, yurt dışına göç ederken kendisine hayvan muamelesi yapılmasına razı olacak kadar madur olmuş kaç insan tanıdınız, kardeşinizle ne kadar kavga etsenizde sizi öldürebileceğine ne kadar inandınız... vb.
ben bu yazdıklarımın hiçbirine tanık olmadım, o yüzden filmi sorgularken o koşullardaki insanların gözüyle görmeye çalışarak izledim. Taşınmak onların kararı değil, kız çocuk doğurmak kadının suçu değil, vatanını terk edip bir tırın içinde hayvan muamelesine maruz kalmak hainlik değil, eşcinsel olmak bir seçim değil, ilk kez görülen makinede kardeşini yıkamak masumca bir fikir,işte böyle bakınca yaşananlar çok da abes gelmiyor, hatta bir o kadar realistçe buldum ben.
hepsi bir yana, filmin müziklerine gelince işte sanatın başka bir boyutu ve gerçek etkiyi yaratan detay. iyi bir ekibin, başarı elleri ve güzel yüreklerinden çıktığı belli.
filmde rol alan, yapımının herhangi bir aşamasında emeği geçen,bu projenin bir yerine teğet de olsa dokunup geçmiş olan herkesin eline sağlık.
yaşananları içinde bulunulan koşullara göre değerlendirin,herkes şanslı doğmuyor.