Dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayacak bir düşüncedir. Türkiye'ye özgü düşüncenin temelinde sosyal bilimlerin bilimden sayılmayacağı öngörüsü yatar ki cehaletin su yüzüne çıktığının kanıtıdır. Bir ülkenin kültürel kodlarını oluşturan birçok unsur sanatın aynı zamanda bilimin alanına girer. Örneğin Klasik dönem Türk şiiri edebiyatın, dolayısıyla sanat ve bilimin kapsamındadır. Ulusun kültürünü oluşturan unsurların incelenmesi, bu konuda makaleler, inceleme yazıları yazılması gibi etkinlikler sadece Türkiye'de yapılmaz. Dünyanın her yerinde vardır. Modern sanat bir anlamda altyapının üzerinde şekillenmek durumundadır. Bunlar okutulmalı ve incelenmelidir. Bu anlayışla bakanlar sanatın ya da kültürün de bir toplumu ileriye götürmeyeceğine inanırlar.
Sosyal bilimler teknolojik gelişimin önünü açmaz. Ama teknolojinin öngördüğü yaşamı ve bu yaşamın insanlar üzerindeki etkisini inceleyebilir. Gelişen teknolojiyle birlikte tüketim anlayışının değişimini ele alabilir örneğin. Bütün bunlar insanların değiştirmek zorunda kaldıkları - farkına varmadan tabi - yaşamlarını tekrar ele alma, toplumu tekrar düzenleme fırsatları doğurur. Bunları anlamak için bilim ve ayrılmaz parçası kültürün ne olduğunun farkına varmak gerekir.
Bütün bunları batı yapmıştır ve yapmaktadır. Bu, matematikle ya da fenle uğraşmamayı gerektirmez. Bu basit mantığı kuramamak da matematiksel zekadan nasibini almamak demektir ne yazık ki!