ekonomik korumacılık olmakla beraber, geçen yüzyılda geç kapitalistleşme sürecinde bulunan ulusal devletlerin üzerlerinde durdukları bir iktisadi yaklaşımdır. aslen, dünyada sosyalizmin başarıları ile iktisadi sistemin hızla girdiği bunalımla kendine daha çok alan bulmuş bir tür kapitalistleşme ayağıdır.
yerli pazar içerisine zorla giren emperyalist sistem- ki bu bir zorunluluktur, herhangi bir kaba kuvvetten öte bir sermaye dolaşımının gücü vardır ortada- ülke içinde kendisine alan buldukça sermaye akışını hızlandırır. bir takım geç kapitalistleşen ülkelerde ise bu süreçte korumacılık kullanmak ülkenin bir dönem gelişmesi için önemli bir sistem olarak kullanılmaktadır. ancak sanıldığının aksine sermayenin uluslarası niteliği gereği korumacılıkta yerlilik kavramı görecilidir. bu görecililik daha çok kendisini ekonomik alanda değil, siyasal alanda var eder. daha evvel değinildiği üzere kendisine bu tarz ekonomik kalkınma daha çok sosyalizmin başarıları ile beraber bulmuştur. kalkınmacılık ve planlama buradaki anahtar kelimeledir.
günümüzde ise kalkınmacılık ve planlama gibi kavramlar sosyalizmin arkada kaldığı bir dünyada yerli pazarı elinde tutan burjuvazi için dahi gereksiz kavramlar halien gelmiştir. girişim ve ticaret özgürlüğünü kalbine yazmış olan sermaye sınıfı elbette bu kavramları es geçmek için serbest piyasa tahakkümünün tüm değerlerini ortaya koymaktadır. o halde bugün iktisadi bir korumacılıktan söz etmek neredeyse imkansızdır. fazlaca konuşmanın bir anlamı yoksa, asıl mesele kalkınma ve planlama kavramları olduğu açıktır.