bilinenin aksine, sanatı, erkeklerle yatmak, onları mutlu etmek olan kadınlar değil bunlar.
değil abi dinle beni.
geyşa dediğin; özel eğitim almış, japon kültürünü yansıtan kadınlardır. japonya da kadınlar erkeklerine sırtlarını dönemezler. kapıdan dahi çıkarken arka arkaya yürümek zorundadırlar. öyle bildiğimiz her yol paris diyen fahişe gibi değillerdir yani.
kısa kollu giyemezler. çünkü güneşten yanıp hafif bronz olan ten, bi kadın için en utanç verici olaydır onlar için. kadın dediğin beyaz tenli olmalıdır. ( suratlarına sürülen pudrayı anımsa)kadın dediğin az konuşur o topraklarda. o yüzdendir kıpkırımızı yarım ruj sürülmüş dudaklar. geyşaların hizmet ettikleri adamlara aşık olması ve o adamlarla ilişkiye girmesi kesinlikle yasaktır.
yasaktır da yeminle geyşa meyşa hikaye bunlar. tipik türk kadını işte bu. neyi eksik ki? "karı kalk çay koy" derken ayağının ucuyla kadına tepik atan bi herif, her aklına düştüğünde her canı istediğinde, kadının isteyip istememesini önemsemeden, kendi şalvarını bile indirmeden tek işi gidip gelmek olan bi adam. işini bitirip gittiğinde de, bacak arasını kinle yıkayan kadınlarımız var bizim hala.
hizmetse hizmet anasını satayım...
bana arkanı dönme demedim mi lan laflarıyla yenilen dayaklar,
aşk yasaksa eğer, ki zaten yok,
belki kırmızı rujları değil ama, alayının konuşmaya bile hakkı yok!
ve bizim diyarlarda ölümüne sessizliğin hüküm sürdüğü dudaklar.
daha ne?
en büyük geyşa, bizim tarladaki ayşeler fatmalar yeminle...