kendisiyle filmlerini izlerken hep "sen mi zekisin, ben mi?" şeklinde saçma bir ego yarışına girmem nedeniyle, izlemek için kafamın rahat olmasını beklediğim (3 yıl olmuş) bugün nihayet huzura erip izleyebildiğim , tüm kritiklerin tersine, izlediğim en iyi david lynch filmi olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğim 3 saatlik arıza.
film; ilk saniyesinden itibaren, ekrana kitlenmenizi sağlıyor ki sanıyorum çok sevmemin nedenlerinden biri dijital kamera ile çekilmiş olması. lynch nihayet kamerasını bulmuş, arızasına arıza, sürrealliğine sürreallik katmış bu sayede.
--spoiler--
lynch filmlerinin çözümlenmesini sevmese de, kolaylıkla filmin kadınlar ve içlerine düştükleri buhranlar hakkında olduğu söylenebilir. özellikle değer yargıları ve ahlak üzerine çok fazla gönderme var.
filmde; iyi ev hanımı imajı çizen bir kadının içinde ki fahişeye ve polonya'da bir fahişenin içinde yatan ev hanımına yönelik bir öykü çatısı var. aslında muhtemelen bu ablalar aynı kişiler, zaten ortada sayabildiğim kadarıyla 9'a bölünmüş bir kişilik var. bu bölünmüşlüğün ya da içte barındırılan farklı kişiliklerin eleştirisi kesinlikle kadın üzerine değil, mecbur bırakılmak üzerine. top biraz da evlilik kurumuna gidiyor. (korkutucu betimlenmiş koca, arkadaşları ve de ebeveynler)
sokakta ablamız ölürken, çinli ablanın yaptığı diyalog'ta akıllara kazınır cinsten. yanında ki iri yarı zenci erkek arkadaşı, aşırı dominant karakteri sebebiyle ablanın kafasında bir mit kurmuş, ve vajinasında fahişeler olan bir kuzeninden bahsetmesine neden olmuş. Bu fahişeleri ameliyatla almak çok pahalıymış. ahlak kavramının dayatımına bir gönderme olsa gerek bu.
filmde güzel bir süpriz de lynch'in eski bir kısa filminden alıntı yaptığı (bkz: rabbits), tavşan adamlar tarafından canlandırılmış sitcom tarzı televizyon skeçleri.
aslında film ile ilgili anlatılabilecek, tartışılabilecek pek çok şey var, en iyisi bir kaç kez izlemek, sonra da arkadaşlarla üzerine konuşmak olur. yine her zaman ki gibi postmodern bilmeceyi atmış önümüze çözelim diye bekliyor.
son not : film sonunda yazılar akarken ki dans ve müzik mükemmeldi. lakin ilginç olan, bu filmde müzikleri angelo badalamenti yapmamış. umarım küsmemişlerdir.
son not 2 : laura dern için tek diyebileceğim, bir insanın bakışları bu kadar mı anlamlı olur.