" işe kabul edilmişlerdi. hemen ertesi günün alacakaranlığında kendilerini kırmızı gül bahçelerinde buldular. gülleri toplayan kızların, oynak, kıvrak parmakları yağ güllerini çanak diplerinden merhametsizce koparırken 'çıt çıt' diye çıkan sesler sanki akdeniz'in tenha bir akşamında sahile vuran küçük su çarpıntıları gibi ahenge bürünüyor, seherin sessizliğinde henüz alışkın olmayan kulaklarda derin bir sonsuzluk hissi bırakıyordu. buna hafif gül kokusunu ve bahçeyi mesken edinmiş bülbüllerin o daldan bu dala pırpırlarını da ilave ettiğinizde boğaziçi' nin bu sahillerinde, kapısını baharın açtığı bir cennet bağının kurulduğu düşünülebilirdi."