ertuğrul fırkateyni

entry31 galeri
    14.
  1. beşiktaş'ta bir sonbahar, 2007
    çocuklarına ertuğrul adını veren aileler ile ertuğrul adını taşıyanlarımızın bile unuttuğu bu hikayeden geriye birkaç silik hatıra kaldı. işte onlar:
    1- o gece sahile yaralı olarak ulaşabilenlerin sayısı 69 kişiydi.
    2- kaza istanbul'a telgrafla bildirildiğinde halk mateme boğulmuştu. ğlkenin her yerinden pek çok insan, gemideki yakınlarının akıbetini sormak, araştırmak için, kasımpaşa'daki bahriye dairesi'ne koştu.
    3- mirliva osman paşa ve gemi kaptanı ali bey dahil ölenlerin kesin bir listesi çıkartıldı. listede olanların ahfadına devlet, daha sonra, birer altın nişan verildi ve onlar da bu nişanı misafirlerine göstererek dedelerinin hüzünlü hatırasını nesilden nesile anlatıp durdular.
    4- deniz harp okulu'nu o yıl denizlerde bitirmiş teğmenlerin çoğunlukta olduğu bu yolculardan kurtulan 69 kişi, daha sonra iki adet japon savaş gemisi ile isatnbul'a getirildiler. japon donanması bu iş için hiei ve kongo isimli gemileri tahsis etti. gemilerin istanbul'a geldikleri gün takvimler 2 ocak 1891 tarihini gösteriyordu ve kazadan bu yana üç ay geçmişti. işte o üç ay boyunca her gün, ertuğrul'a bir can bindiren istanbullu kadınlar, sarayburnu'nda toplanıp elllerini gözlerine siper edinerek, yağmurda ve karda, fırtınada ve boranda gemilerin yolunu gözlediler.
    5- kazadan sonraki günlerde kashinozaki 'deki kii kayalıklarından 150 kadar ceset toplanabildi ve tamamı, şehadetlerinden önce varmayı umdukları fenerin yakınına defnedildi. 1929 yılında japon hükümet tarafından bu fenerin yanına türk - japon dostluğunu simgeleyen bir anıt dikildi ve her yıl burada bir anma töreni yapılması kararlaştırıldı.
    6- sultan abdülhamid, ertuğrul'un hatırasına yıldız yokuşunda bir tekke - camii yaptırdı ve yıldız sırtlarına da ertuğrul adı verildi.
    7- facianın 100. yılı anısına 1990 baharında tcg turgutreis fırkateyni japponya'ya özel bir ziyaret yaptı ve iki üülke arasındaki dostluk bağlarını pekiştirdi.
    8- sonraki zamanlarda ali ruhi bey'in adını ananlar, buna edebiyat tarihleri dahil, onun sefere çıkarken söylediği şu dizelerini sık sık andılar ve vaktiyle kefensiz gömülmek isteyen beyitler söylemesini, denizde ölümne bir işarate saydılar:

    geçilmez oldu tozundan vatanda gayri ağyarın
    gönül azm- i diyar- ı gurbet et artık vatandan geç
    meta- ı dehr- i fani na- sezadır ehl -i tecride
    ölürsen de şehid - i aşk olup ruhi kefenden geç
    -----
    can yandı nar - aşkına, yansın beden dahi
    ateş- peresti- i aşka gerekmez kefen dahi

    birincisini zaman ve zamandan şikayet için, ikincisini de zehra'ya bir veda mealinde gizli bir pusula olarak yazıp istanbul'da bırakmıştı. bugünkü nesiller için son dizelerde söylenenleri yeniden ifade edelim:

    " aşkının ateşine canım zaten yanmıştı, varsın artık beden de yansın. aşk ateşine tapana (o ateş ile şehit olana) kefen mi gerekirmiş?! ..."
    4 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük