1978 de tipli gençlerin aileleri çocuklarının meşum kaderinden haber aldıklarında ne hissetmişlerse, sivas'ta otel içindeki yakınlarından insanlar nasıl çaresizce umutlarını kesmişlerse, maraşta çarpı işareti çizilen ve mezara çevrilen evlerde çoluk çocuk nasıl çaresizce neden olduklarını bilmedikleri bir vahşeti beklemişse, rakel dink yerde yatan koca adamı gördüğünde ne duyduysa umarım bunlar ölürken gözünün önüne gelmiştir muhsin beyin. ölümlere üzülmemek ya da oh olsun demek pek de insani olmayabilir, ama hayatı boyunca insana dair en önemli şeyi yaşama hakkını birilerinin elinden almakta beis görmemiş, öyle yada böyle dolaylı ya da doğrudan yakın dönem utanç haritamızın hep köşetaşlarında bulunmuş bir adamın ölümüne üzülmek vicdanımıza kabul ettirilebilir bir şey değil. maraş'ı yıllarca biz içimiz cız ederek hatırladık şimdi maraşın icimizi yakmasının müsebbiblerinin de icini cız ettiriyorsa maraş ismi,farklı nedenlerle de olsa ilahi adaletin çok da adil gelmese de tuhaf bir tecellisi olsa gerek.