genellikle sonradan tekrar düşünüldüğünde salakça gelen şeylerdir. ya da ben her zaman salakça şeyler yaptım.
yıl bilmem kaç. lisedeyim. bir alt dönemden platonik bir aşkım var. çaprazımdaki sınıfta, iki sınıfın da kapısının açık olduğu zaman tam da benim oturduğum yerden onu görebileceğim yerde oturuyor. teneffüsleri iple çekiyorum. kızı her gördüğümde eriyorum. teneffüslerde, orada burada göz göze geldiğimiz o anda kalbime bir şok yiyorum. ciddi ciddi oluyor bu. kız da benim ona olan ilgimi farketme sürecindeyken meraktan bakıp bakıp duruyor, ben de habire şok yiyorum ayaküstü. ama utangaçlığımdan, kızın 5 metre yarıçapındaki bölgeye yaklaşamıyorum. bir güç sürekli itiyor beni o çemberin dışına. gidip konuşmak mı? iki saniye içinde yere yığılmak demek benim için.
okulda ilk derslere uykudan kalkamayıp sürekli geç gelen ben, artık okulu hademeyle beraber açıyorum. koşa koşa kimse gelmeden sınıfına çıkıp, sırasının altına bizim siteden kopardığım çiçekleri koyuyorum. arada bir de kokmayan çiçek olursa diye yanımda taşıdığım deodoranttan sıkıyorum üzerlerine. aklımı skeyim, çiçek lan bu! brüt kokar mı hiç? herhalde niyeti olsa bile, şu öküzlükten sonra bundan cacık olmaz diyip silmiştir o "karşı sınıftaki çiçekçi çocuğu" aklından. neyse, ben devam ediyorum çiçek koymaya, ulan bahçenin çiçeği kalmadı aq. daha erken çıkıyorum evden, yan sitenin bahçesine dalmaya. oradan buradan topluyorum yine. kapıcı çakıyor durumu, kovalıyor beni bir kaç kere. sonraki günler nöbet tutuyor şerefsiz, saadetimi engelliyor. ben de hayatımda ilk defa para biriktiriyorum, çiçekçiden çiçek almak için. paraya kıyıp gül alıyorum. gözlüyorum çiçekleri aldığında ne tepki vereceğini, heyecanlanıyorum. o ise her alışında ayrı bir triplere giriyor "off yine mi bu?" dercesine. karizma yapıyor aklınca.
ne etsem, nasıl etsem de rastlantısal bir şekilde "seni tanımıyorum bile, rastlantı sonucu tanışıyoruz biz, ha? ne? kimsin sen?" konumunda tanışsam diye düşünüyorum. gidip direk konuşmaya götüm yemiyor işte. düşünüyor düşünüyor, efkarımdan kadehleri deviriyorum... desem de inanmayın. tüysüz lise veledine kim alkol verir lan? neyse, günlerden bir gün öss denemesi çözerken, bir geometri sorusunda aklıma geliyor yine. onu düşünürken soruyu falan unutuyorum, sonra gerçek dünyaya dönüp soruyu çözmeye çalışıyorum. olmuyor olmıyor. işte o an aklıma geliyor! "ulan" diyorum, "şimdi oldu bu iş!" tabi ya, neden daha önce aklıma gelmemişti ki bu? bilen bilir, tümay'ın yıldızlı geometri soruları vardı eskiden. çözmek göt isterdi. ben de tutup, gözüme kestirdiğim en daşşaklılarından bi tanesini geometri hocama çözdürüyorum. çözüm yolunu da iyice kafamda tekrar edip öğreniyorum. 15-20 kez çözüyorum soruyu, ki çözme zamanım azalsın, hiç zorluk çekmeden çözmüş gibi olayım soruyu. kendimi hazır hissettiğim zaman da gidiyorum okula. amaç ne peki? kıza bu soruyu bir şekilde ulaştırıp çözdürmeye çalışıcam, çözemeyince de pamuk prensesin imdadına yetişicem...
kafama zıçayım..
okula gidiyorum, onun sınıfında bir arkadaşım var. arkadaşın da durumdan haberi var ve kız zaten sürekli benle takıldığı için o da arkadaşımın benimle olan samimiyetinin farkında. neyse ben veriyorum soruyu buna, diyorum ki "al bunu çözmeye çalış, çözeme, ki zaten götünü yırtsan çözemezsin, sonra da bir iki kişiye daha sor, onlar da çözemesin, sonra bi de ona götür, o da çözemesin uyuz olsun, sonra gel bana havala et problemi. ben de şovumu yapayım." kız dinliyor dediklerimi sakince... duruyor... ve patlatıyor kahkahayı! "hay aklını skiim maturin, mal geldin mal gidicen asşlkaşslkaşskla plana bak salak! alksdşalkfalfasda!!" ben özgüvenimden hiç bir şey kaybetmeden, "sen götür bunu, fazla konuşma len zevzek" diyorum. alıyor götürüyor garibim. iki ders sonra geliyor, elinde kağıtla.
- al bak çözdü, üzgünüm..
* hani lan? oha amına koyim, şaka mı yapıyosun?
- inanmazsan al bak olm, yalan mı söylicem alla alla...
kağıdı elime alıyorum...
"bir geometri sorusuyla beni tavlamaya çalışacak kadar salak değilsin herhalde?"
başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor... kafamı kaldırıyorum... karşı sınıftan acımayla karışık sırıtıyor bana...