sokak terliğinizi giyip, evin önündeki duvara oturamazsınız.evde tülbent oyalamanız, lif dokumanız beklenir.yakınların düğünü olduğunda ''gel de öğren, nasıl durulur ne yapılır'' diye çekiverirler kolunuzdan.aile büyükleri evlilik yaşınızın yavaş yavaş geldiğine, sıranın sizde olduğuna inanır.daha okulu var.mesleği kariyeri olsun derler, derler de gözlerine de damat adayı kestirmeyi ihmal etmezler.geçim derdinin kamburu sırtınızda yavaş yavaş belirmeye başlar.üstüne yüklenmen gereken sorumluluklar önüne yığılıverir.sitem edebilmenin nasıl büyük bir lüks olduğunu farkedersin olur olmadık her siteminde duyduğun cevap aynıdır; benim kadarsın sen yap, hallet.artık sırtını ebeveynlere yaslama şansın yoktur.ellerini üstünden çekerler.kontrol sendedir ama hiç de zevk vermez.kendi ayaklarının üstünde durmalısın, hatta elin kolun artık uzun olmalıdır.yalnız kendi başının derdini değil akrabaların dertlerine de yetişmeli, elinden geldiğince derman olmalısındır.yani senden yana beklentileri çoktur, böyle olunca da gençliğin getirdiği deli kan yavaş yavaş durulur.geleceğinizi düşünmek zorundasınızdır.bugün buldum yedim, yarın ya kısmet demek geride kalmıştır. ağırbaşlılık yoktur özünde ama çevreden gelen büyüdün telkinleri ile zoraki o hale bürünürsün.22 yaşında ya gençliği yaşamayı gününü gün etmeyi seçmeli, yada deli çağı kestirip atmayı omuzlarına yükü devralmayı...her halükarda bu yaş gönlünden geçenlerle eylemlerinin çeliştiği bilinçli olmaya zorlandığın yaştır.
heveslediklerini, yapmak istediklerini kardeşinin yapabildiğini görmek, sorumsuzluğuna vurdumduymazlığına hınçlanmak, onun özgürlüğüne sahip olmayı dilemek de cabasıdır.