tam da beklediğim gibi çok etkileyici ve halkın önyargı ile baktığı konularda bilgilendirici olmuş mahsun kırmızıgül filmi. mahsun'un bu işi kıvırdığını itiraf etmek artık zor olmasa gerek.
memleketinden koparılmış ramo ile sudan çıkan balığın aynı anda yerde debelenmesi, altan erkekli'nin ölen oğluna ve şehitlere ağıtı, kado'nun son sahnesi gerçekten müthiş sahnelerdi. ayrıca al oscar'ı otistik kızı oynayan oyuncuya ver. için sızlamaz sözlük.
diğer yandan muhteşem bir ilk yarıdan sonra ikinci yarıdaki sahnelerin çoğunda müzik olması, hafiften bir duygu sömürüsü imajı katmıştır filme. bence o kadar müziğe gerek yoktu mahsun elindeki oyuncuların kalitesiyle, oyunculuğuyla rahatça anlatabilirdi istediklerini seyirciye. öte yandan filmde kör gözüne parmak şeklinde verilen sosyal mesajlar ciddi rahatsız etti beni. tamam kardeşim dediklerin doğrudur ama seyircinin de zekası var sonuçta böyle sosyal mesaj verilmez. bir yazarın dediği gibi çocuklar duymasın'daki saçma sapan sosyal mesaj geyiğiyle aynı tad yakalanmış.
bu tür konuları anlatıp devlete laf koyan filmlere hasta oluyorum cidden. misal filmdeki ailenin kötü giden macerasında devletin çok büyük suçu var. insanlar topraklarından, ekmek yedikleri yerden göçe zorlanıyor ve başlarının çaresine bakmaları isteniyor. hiçbir güvence yok keşmekeşin içine atılıyor insanlar. norveç'e giden aile ise orada devlet güvencesiyle yaşıyor. işleri, evleri oluyor sakat oğullarına protez bacak takılıyor. ayrıca jüri önünde de devleti kötülemiyorlar. dediklerinde tek yalan yok o topraklar cehenneme çevrildi. insanlar topraklarından göçe zorlandı ve bu durum atıyorum norveç'te atıyorum kanada'da atıyorum herhangi başka bir ülkede sığınmacı olarak kabul edilebilmeniz için geçerli bir sebep. bir insan hakları ihlali.
"hiç birşeye muhalif değil, başına bela almak istememiş" diyenlere*ise anlam veremiyorum. dağa çıkmış adama ağıt yakılıyor filmde lan. eşcinsellerle ilgili önyargıyı kırıyor film daha ne yapsın? bu ülkede bir el daha ne kadar taşın altına girebilir? güneydoğuda olanlarla ilgili halkı bilinçlendirmek adına hiçbir şey yapmamış insanlar nasıl mahsun'a çemkirme yüzü buluyorlar merak ediyorum.
ayrıca kado'nun hikayesi ile ilgili kişisel görüşlerimi de aradan çıkartayım efendim. eşcinselliğe kesinlikle saygım var ama travestiliğe saygım yok. eşcinsel gay clublara, barlara gidip herkese her türlü muameleyi yapacak diye bir şey yok. kadının orospu olması gibi bir şey bu. eşcinsel olsun da işi orospuluk olmasın abi. avukat olsun, memur olsun, hakkıyla doğru düzgün parasını kazansın cinsel tercihinden bana ne? yargılamak bana mı düşmüş? ama travestilik? öyle değil.
mahsun kırmızıgül bu tür filmlere devam etmeli kesinlikle. belki de 1999'da ahmet kaya'nın yanında olmadığı için vicdanı sızlıyor, belki de bunlar aklının kıyısından geçmiyor ama olsun, devam etsin. bu ülkenin gerçeklerini bu ülkede cesurca, bilinçlendirici şekilde anlatsın biz de izleyelim.
nihayetinde tavsiyem "bu filme gidin bu filmi izleyin" şeklindedir. çünkü konusu ve işlenişi itibariyle bu ülkede yapılmış cesur işlerden biridir güneşi gördüm. pek olası bulmasam da izlenme rekorları kıra inşallah.