kapitalizmin ve doğal olarak abd'nin politikası. bakın bakalım 1800lerin sonundan beri abd'nin parmağının bulunmadığı bir bölünme var mı?
abd'nin kontrolü olmadan kurulan bir ülke?
şu an irak'ta abd var ve ne kadar uzun süre orada kalırsa abd'li babalar o kadar çok para kazanacak. ancak ırak'ın bölünmesi çok daha iyi olacak onlar için. çünkü bölünmüş bir ortamda abd her zaman daha rahat hareket eder.
"birlikten güç doğar" atasözümüzü iyi biliyorlar ve bölüyorlar. şu an türkiye de bölünüyor. akp döneminden öncesine bir bakın, türbanlı, kürt, dinci, laik, alevi, sünni, rum, laz, türk ayrımı bu kadar çok dile geliyor muydu?
bu kadar çok göz önünde oluyor, hatta ve hatta yapılıyor muydu bu ayrım?
böl ve yönet taktikiğinin bin yıllardır türklerin dağılmasına neden olmuş tek taktik olması, bu günde çok başarılı şekilde, çoğu maalesef cahil halkımızı kolayca kandırılabilir olmasından rahat rahat yapılan politikadır.
atatürk boşuna söylemedi "ne mutlu türküm diyene" sözünü. boşuna birlik-beraberlik mesajları vermedi. çünkü abd'nin ve yaklaşan tehditin farkındaydı. zaten bu farkındalığı sayesinde 1929 buhranını en az kayıp ile atlattırtı. bu farkındalık ile türkiyenin tek bir ulus halinde olunca ne kadar güçlü olabileceğini gösterdi.
biz birbirimizi daha ne kadar çok ayırırsak, "o dinci ben onunla aynı ortamda olmaktan rahatsız oluyorum", "o laik, kafir o, bir kafirle aynı yolda olamam", "kürt o, kro bir kere, cahil, öküz, bırak aynı yeri, aynı otobüse bile binmem onla" demek sadece bizi mahveder, abd'nin ekmeğine yağ sürer.
din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımının hat safhalara vardığı dönemlerdeyiz. birazcık gözünüzü açın, "yaşasın milletlerin kardeşliği" deyin değil, en basitinden "ne mutlu türküm diyene" lafını hatırlayın. bu topraklarda yaşayan herkesin türk olduğunu hatırlayın. bu insanların yüz yıllardır bir arada dostça yaşadığını hatırlayın...
birbirimize düşman olduğumuz vakit, kendimizi kaybetmişiz demektir. ve o gün, türklükte, türkiye de yok olmaya yüz tutmuş sayılabilir.