Kocaman bi iştahla tıklamıştım şu başlığa. Gördüm ki yazılabileceklerin, en azından benim aklıma düşenlerin hemen hepsi çok evvelden yazılmış. iştahım kaçtı benim de. Ne pis şeyler yazacaktım oysa... yazık oldu!
Dedim ya, Yazmak istediğim onca şey vardı. Sinema tarihimizin en deneysel ve tabii izlenesi filmlerine hem senarist hem de yönetmen vasfıyla imza koymuş yavuz turgul dan bahsedecektim önce bi güzel; Muhsin bey, aşk filmlerinin unutulmaz yönetmenigibi benzersiz yapıtlara dair bikaç kelam ederekten.
Sonra...
Sonra o her filmiyle daha bi devleşen büyük oyuncu için koşacaktı parmaklar klavyeye. Öyle kuvvetli de değildir ki kalemim, hangi cümleleri kuracaktım hakkını verebilmek için acaba. 'hababam sınıfı'ndaki beden öğretmeni de sensin, 'davaro'daki ağa da, ağaya başkaldırıp dağa çıkan 'eşkıya' da... hele bi de buluştuğunuz her kamera karşısında uğur yücel'le o karşılıklı döktürmeleriniz yok mu... yok üstad yok, iyi ki de girişmemişim ben bu mevzuya!
keje'yle aranızdaki o bin yıllık aşka dair bişeyler söyleyebilseydim bari entrynin sonuna gelirken. hanginiz daha çok sevmişti keje'yi? Yahu Sorumu şimdi bu da. Kimin için sustu o kadın yıllarca di mi. hakikaten nasıl bi sevgidir ki o öyle, sevdalının diline kilit koyacak kadar!
farkındayım, Buraya kadar Elle tutulur hiçbir şey yazamadım. Finali olsun adam akıllı yapalım diye, entry nin Son sahnesine keje'yi koyuyorum izninizle. bu sevdaya dair son söz için de susan sontag'ı huzurlarınıza davet ediyorum....
"hangi kadın, gerçek bir kadınsa, bir haydutu bir şerife yeğlemez ki"