RTÜK baskısı sonucu tıpkı Ümit Zileli örneğinde olduğu gibi programı yayıncı kuruluş tarafından yakın bir zamanda sona erdirilmesi muhtemel nevi şahsına münhasır radyo programcısı.
Radyo programcısı dedim de az oldu sanki..
Hani evde bişeyinizi kaybedersiniz,ararsınız ararsınız bulamazsınız, sonra bir panik sarar, eyvah kaybettim, bittim ben triplerine girersiniz. Aradan az bir süre geçtiğinde ise kaybettiğiniz şey her ne ise tamamen belleğinizden silindiği için neyi kaybettiğinizi bile anımsamazsınız. Hayat böyle seyrinde devam ederken anneniz ya da eşiniz gelip, fi tarihinde kaybettiğiniz şeyin esasında salondaki kütüphanenin rafında olduğunu söyler.
Nihat Sırdar'ın yaptığı şey de budur işte.
Akdeniz insanı sıfatının ardına saklanıp, canımızı sıkan o an her ne ise bir anda alevlenip,caddelere dökülüp, aynı hızda alevi dinen yapımıza inat, o her sabah hükümet kimin elinde olursa olsun yıllardır haklı muhalefetini yapmakta, dinleyicileriyle birlikte yanlışa yanlış doğruya doğru demektedir.
Burnumuzun dibinde durup bize dil çıkarmaya devam eden, ama bizlerin üstünebir iki manşet atıldığı için unutuverdiğimiz kişileri, kurumları ve durumları burnumuza burnumuza sokmaktan, "bunlar halen bizi yoluyorlar, kandırıyorlar, uyumayın" demekten vazgeçmeyerek sağ duyumuz olmaya var gücüyle devam etmektedir.
Bu güzel insan, bu doğru yayıncı haliyle hükümetin ve hükümetin baş deynekçisi RTÜK'ün canını sıkmaktadır.
Asıl felaket de budur işte.. dün ümit zileli yarın nihat sırdar.. ertesi gün artık kim kaldıysa..
aydınların susturulduğu, demokratik sesin kısıldığı, haber alma özgürlüğümüzün elimizden alındığı bugünlerde göğsünü siper eden bu neferlere elimizden geldiğince destek olmalıyız. Seslerinin kısılmasına, susturulmalarına izin vermemeliyiz diycem de ne olacak sanki...
duyma,dinleme,baksan da görme hatta en iyisi unut yazılıp çizilenleri...tabii okumaya cesaretin yettiyse... büyük düşün sen...
