kaç asır geçti bilmiyorum senden yana
kaç alim ciğerleri pişe,pişe girdi kara toprağa
senin aşkın ne kadar büyükmüş
onca insan var ardında
sordum gittiğin yol yokuşmuş
bana babam söylemedi seni
kimseden haberini almadım
duymadım da ismini
kimse bana;
orada yatan bir peygamber demedi
ve aşkına yanamadım
en son kerbela da semadan bakarken gördüm sanki seni
bunlar ne yapıyor dediğini duydum sanki
bana kimse dinimi anlatmadı
senin getirdiğin bir kitap vardı
onu aldım elime
birinden bahsediyordu sırlar aleminde
seni oradan tanıdım ya resul Allah
sendin o kutulu peygamber dedim
ve senin ümmetinden olmayı kendime borç bildim
sonra sen geldin aklıma bir gece
acaba şimdi ne yapıyor dedim kendi kendime
senin kabrin aklıma geldiğinde
burnuma misk gibi bir koku geliyordu
senin kabrin aklıma geldiğinde
ravzan cennet kokuyordu
birisi cennet dediğinde
aklıma senin ravzan geliyordu
yanına gelemedim ya resul Allah
ravzandan öpemedim beni bağışla
karşında oturup ağlayamadım sana
gücüm yetmedi ya resul Allah
gücüm yetmedi…
şimdi bıraktığın ümmete bakıyorum
birde kendime
bunca sene kendime yazık etmişim
seni nasıl duymamışım
Mekke den ağlayarak Medine ye gittiğinde
Hıçkırıklarını nasıl duymamışım
Bak Ahmet im ağlıyoruz
Aşkın ile yanıyoruz
Bülbüllerle şakıyoruz
Muhammet ya resul Allah hak la ilahe illallah