örtünün varlığına ya da yokluğuna, görünürlüğüne ya da görünmezliğine göre ayrılanlar. çağımızın kapatma gereci, örtü... gelecek belgeselini izlerken önüne çektiğimiz, güneşten koruyucu niteliğindeki sert, kalın, opak, seçici olarak bile geçiremeyen perde, duvar belki de.
kimilerine göre olmazsa olmazken, kimilerine göre olmasa da olur ya da olmasa daha iyi olur hatta olmamalı. çeşitli görüşler içersinde ipliklerine ayrılmış, yumak haline getirilip, dolaştırılmış... şimdilerde çözmeye çalışıyoruz gordion düğümlerini, dolaştıkça kayboluyoruz içinde, çözemiyoruz, mumyalaşıyoruz giderek.
varlıklarını yadsıyamadığımız örtülü masum anadolu annelerimizn yanında birtakım politik düşünceleri korumak adına siper etmişler de var. gövde gösterisinin sembolü, aykırılığın ya da dikkat çekmenin yegane nesnesi vaziyetinde. ne kadar kutsaldı halbuki analarımızın üzerinde, başında. alışkanlıktı, gelenekti, inançtı.
aynı şeyleri hissedemiyorum ya da düşünemiyorum bütün başında örtülü taşıyanlar için. masumiyetten faydalanmayı fırsat bilmiş çıkarcı güçler değil midir sınıflandıran kadınlarımızı örtülü ya da örtüsüz diye. anlaşılmıyor mu ödenekten farksız olmadığı? tamamen maddi, siyasi, sömürücü, ezici bir anlayıştan bile sayılmayan adiliğin eseri.
insanlarımızı birbirine düşürmekten, örtülünün iyi, örtüsüzün kötü imaja bürünmesini amaçlamaktan başka nedir bu yapılan?
kadınlarımız ve ödenekler... fikirler belki de savaşlar... aynı kefede tartılma acizliğine itilmişler. ödeneklerin hiç bir suçu yokken üstelik, masumken, safken kadınlarımız... bir takım er kişilerin zahmetten kaçınmaması ve telef etmesi halkımızı. ve kadınlarımızın, örtülü olanların, onay ve destek vermesi.
tam merkezinde yer aldığımız günümüz bunalımının temel faktörlerinden biri, aslolan belki de. örtülü ve örtüsüz diye ayrılan beyinlerimizin, örtülülerin lehinde yön bulması.