1)Ülkedeki insanları sevmek ile devleti sevmek arasındaki ince çizginin üzerinin çoğu kez "bayrak, millet, ülke"gibi kavramlarla örtülmesi.
2)Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının son derece renkli, derinlikli ve siyahbeyaz geçmişlerinin; "hepimiz orta-asyadan gelmiş, ve her daim tarihin haklı-iyi-dürüst tarafında yer almış insanların torunlarıyız" safsatasıyla, üretilmiş ve idealleştirilmiş bir tarihle gizlenmesi.
3)Atatürk Milliyetçiliği fikrinin uygulanabilir olduğuna ve hatta bizatihi uygulandığına, dolayısıyla türkiye cumhuriyetindeki tüm etnik unsurların eşit bir biçimde muamele gördüğüne dair kesin inanç. (halbuki eğer ülkedeki tüm etnik unsurlar orta-asyadan gelmediyse, bu durum, Türklüğe biçilen bir tarih anlayışının diğer tüm vatandaşlara da doktrine ediliyor olduğu anlamına gelmez mi? E hani Atatürk milliyetçiliği'nde türküm deyince benimle bir "gerçek türk" arasında fark kalmayacaktı? Şimdi "o"nun tarihi öğretilirken, "ben"im tarihimden bahseden yok.)
4) PKK - ne de olsa milliyetçilik karşı-milliyetçiliği kışkırtır.
5) Milliyetçilik kavramının bağımsızlık arzusundan, ülkenin refahını istemekten farksız olduğunun düşünülmesi. (Oysa bir Türk millyetçisiyle konuşan, mesela Kürtlerin kültürleri hakkındaki, veya Arap milleti hakkındaki görüşünü soran her insan, aslında milliyetçiliğin başka milletleri aşağılamak üzerine kurulu olduğunu görebilir.)
6) insanın ethno-centrik olması, kendi kültürünün "evrensel doğrular"ı içerdiğini düşünmesi. Mesela, burnunun ucuyla bile olsun yabancı kültürlere açılmamış, 30 sene Almanya'da yaşayıp tek kelime almanca öğrenmemiş olması. Bu durumda söz konusu kişi, başka kültürleri, başka değer ölçeklerini hemen hemen hiç bilmediğinden, onları rahatça kötüleyebilmektedir. Bir örnek olarak, bodrum'da 2 tane yabancı hatunla yatan gencimizin bütün avrupanın fahişe olduğuna, zaten bunların dinlerinin de buna izin verdiğine, avrupa toplumlarının da çökmek üzere olduğuna kanaat getirmesi gibi...
Ekstra olarak:
7) Bir başka sebep ise, söz konusu kişinin tarih kitaplarını okurken, haremde onlarca cariyesi olup kendi mülkü olan devletin sınırını genişletmek için ordular toplayıp savaşa çıkan padişahları kendi dedesi zannetmesidir. Oysa ki bu arkadaşın dedesi, yüksek ihtimalle ne o padişahtır, ne de onun ordusunun askerleridir. Onun dedesi, eşşek yüküyle vergi veren, tımar sahiplerinin baskısı altında ezilen köylüdür. Keşke teknoloji elverse de dedeyle torun karşı karşıya gelebilseler.
8) Küreselleşmeyi de unutmamak lazım. Bir yandan yerel kültürler giderek aşınırken, öte yandan buna bir tepki olarak tüm dünyada milliyetçilik artmaktadır.
9) Kişi, diğer tüm nedenler yanında, milliyetçiliğin, Türkiye'nin tüm dünyada saygın bir yerde durması için gerekli tek siyasal seçenek olduğunu düşünüyor olabilir. Bu durumda da söz konusu kişide, ülkedeki azınlıkların ülkeye bağlılığı ile ilgili kategorik bir şüphe olduğunu, ayrıce AB gibi uluüstü projeleri inandırıcı bulmadığını düşünebiliriz. Tartışılır bir tavırdır, ve zaten aslında bu son maddedeki nedenler, yukarıda tanımlanan şekilde bir milliyetçiliği zorunlu kılmaz.