Doğru ışığı hiçbir şekilde tam tutturamayıp pasif rolden aktife geçememe durumudur.Aslında kaybedecek çok birşeyiniz yoktur ama gereksiz bir kaybetme korkusu sarar bir anda bedeninizi.içinizde ona karşı daimi bir hissayat bulunurken herşeyi içinize atmanız gerekir.
Örneğin; samimi bir arkadaşlığınız vardır.Birgün karşısına dikilip içinizden geçenleri kekeleye kekeleye anlatmayı planlarsınız.Ama karşı tarafan 'Ya ben seni arkadaş olarak görüyorum' lafını duyma endişesi insanı bir çıkmaza götürür.Diğer yandan belki karşı tarafında sizinle aynı hissiyat içinde olduğu düşüncesi sizi bir anda paradoks içine sokar.Ve bu paradoks çerçevesinde yaşanılan gelgitler sonucu hiç bir şekilde düşünceler kelimelere dökülümez...
(bkz: Neden ilk adımı erkek atar?)