mussolini'den sonra anlamı kötü olarak kafalara kazınan ünvan.
diktatörlük ilk olarak antik yunanda daha sonra roma imparatorluğunda görülmüştür. yer yer eski türk toplumlarında da "başbuğ" olarak rastlanır diktatörlere.
diktatörlük, devleti yöneten kesimin acil bir durum anında o sorunu çözebilecek olan kişiye tam yetki vermesidir. yani atatürk'te bir diktatördü ve bu kendisine "başkumandan" ünvanı verilmişti.
ancak ikinci dünya savaşı ve sonrasında mussolini kendisini diktatör ilan edince bu terimin tüm içeriği kaydı. öncelikle şunu bilmek lazım ki diktatörlüğü bir insan kendisine veremez. hele de acil bir durum yoksa. ancak o dönem italyasında coşan faşizm ve kralın güçsüzlüğü yüzünden biraz da deli olan mussolini tüm yetkiyi eline alabilmek için böyle bir adım atmıştır. daha sonra aynı hatayı hitler'de yapıyor. ki bu iki deli adam tüm ömrüleri boyunca askeri üniforma ile gezmeyi de pek severler.
diktatörlük kötü değildi. aslında hala kötü bir şey olarak görülmemelidir. ancak bu yetkilerini kötüye kullananlardan dünya çok fazla çektiği için artık kötü olarak belleklerde yer edinmiştir.
tekrar söylüyorum, bir insan kendisini diktatör ilan edemez. hakim güç ne ise, o gücün ortak kararı ile bir kişi diktatör ilan edilir ve geçici bir süreliğine verili bu yetki ona. daha sonra acil durum kaybolduğunda elinden alınır. bunu çok net bir şekilde kurtuluş savaşında görürsünüz. atatürk'e 3'er aylık halde "başkumandan" yetkisi verilmiştir.
bir insan kendisini diktatör ilan edemediği için, bu terime uymadığı için krallar ve padişahlar da diktatör değildir. yoksa tüm siyasi ve askeri güç de bu adamların elinde değil mi?
kelime olarak bakarsak da diktatör; dikta eden demektir.