bir dagci nasil bir daga bakiyorsa, "cikarim ben buna arkadas" diyorsa, bir ergende olaya bu bakis acisiyla bakar. dagci ne gerekirse onu cantasina alir, gerekli techizati muhafaza eder. ergende ortami hazirlar, pencereleri kapar, hatta haliya gazete serer. artik dagcinin hazirligi bitmistir, daga tirmanmaya baslar. tirmanirken yorulur, ama tirmanya, devam eder. ergeninde hazirligi bitmistir ve icraata baslar. yorulur, ama pes etmez. doruga ulasmaya bakar. dagci en sonunda dagir tepesine ulasir. o havayi solur, o manzaraya bakar, bulutlara bakar, her seye tepeden bakmanin tadini cikarir. ergen de artik isini bitirmistir, havalara ucar bir sureligine. o uc-dort saniyenin tadini cikarmaya calisir. dagci ise, manzaranin tadini cikarmaya calisirken aniden ayagi kayar, muthis bir hizla dusmeye baslar ve yere cakilir. kendini cok kotu bir sekilde yaralar. cok aci ceker. ergende yasadigi bu haz sonrasi muthis bir burukluk yasar, doruktan en dibe iner resmen. fakat yine de dagci ve ergen ayni seyi dusunurler. dagci dusecegini bile bile daga tirmanmak ister, ergen duygusal bir cokus yasayacagini bile bile o doruk noktasina ulasmak ister.