mimar sinan güzel sanatlar üniversitesi

entry167 galeri
    32.
  1. dün kpds başvurusu maksadıyla ilk defa içine girip gezdiğim okul. ama ne okul * *. fularım yok diye bohemlerden dayak yememi mi söylesem, üzerimdeki giysilerin renklerinin toplamı 2 olduğu için kapıdan geri çevrilmemden mi bahsetsem (minimum 8 renk olacak hacı) bilemedim * şaka bir yana; türkiyede sürrrrealizmin, kübizmin, emmmpresyonizzmin ve bilumum akımın "görüntüde" böylesine "canlı" yaşandığı bir yer daha görmedim. herkesin üzerinde bin türlü aksesuar var. kollardan sallanan ayrı, bacaklardan sallanan ayrı şeyler, boğaza fular takmamak yasaya aykırı, daire çerçeveli güneş gözlüğü ise istihkak mübarek. şansıma bak ki tam öğle yemeği saatinde içeri girdim, yani okulun çoğunluğu oradaydı. kantinine girer girmez tavuk kokusundan midem kalktı. dedim ki kendi kendime, "benim midem böyle kalkıyorsa, şu sanatkar bohem güruhunun midecağızları kim bilir nasıldır?" sonra rıhtıma çıktım ve orada da boş masalara oturmayıp, yerlerde takılan genç sanatkarları gördüm. kendime deniz kenarındaki taş sıradan bir yer bulmak adına daha da ilerilere doğru yürürken benimle birlikte yürüyen bir sanatkar gencin telefon konuşmasına da şahit oldum ufaktan : "abi mini etek var merve'nin altında, koş koş!!" sonra içimden dedim, bu genç sanırım ampresyonizm akımının destekçilerinden. bu vakitten sonra biraz daha uzak durup insanları izlemeye koyuldum, yemek saati bitip de personel dairesi açılana kadar. uzaktan uzağa, kafasında kasket, elinde pipo, boğazında fular olan ve keçi sakal bırakmış bir genci süzmeye başladım. yaşının 20-22 arası olduğu, sakallarının varla yok arası olmasından anlaşılabiliyordu, o kadar uzaklıktan bile. el hareketleri, kafasını ileri geri sallayışı, kahkaha atışı ve bacak bacak üstüne atışı ile tanımadığım/tanıdığı birinin hareketlerini yapıyor olduğuna o an kanaat getirdim. sonra kendime geldim ve "ne yapıyosun lan salak, gelmişsin böyle bir yere tespit kasıyorsun, otur boğazı izle, manzaranın keyfini çıkar." dedim ve vaktim gelene kadar boğazı izledim.

    her şey bir yana, koca türkiye'de böyle bir yerin varlığından, bu yaşıma geldim, daha yeni haberim oldu ve itiraf etmeliyim, oldukça garipsedim bu gördüklerimi. hadi her üniversitede bolca vardır böyle tiplerden, üzerine ne giyip yakıştırdığını bir dakika süzmedikçe anlayamazsın, neresine ne takmış, ne tarafına ne bağlamış dikkatlice incelemek gerekir anlayabilmek için. ama bu üniversitede bu olay sanki giriş şartı gibi. etrafımdaki popülasyonun %90'ı böyle giyinmiş insanlardan oluşuyordu, kadınlı erkekli. zaten, oldum olası, sağına soluna bin türlü şey bağlayanların ne anlatmaya, ne göstermeye çalıştıklarını anlayamayan biri olarak ben bu durum karşısında, ciddi söylüyorum, dumur oldum. "neredeyim lan ben??" diye kendime sormadım değil.

    sanatçıdan, toplum sorunlarına ışık tutmasının, toplumun içinde olmasının, topluma örnek olmasının beklenmesi geyiğine, klişesine girmekten nefret ediyorum ama gördüğüm şu görüntü, benim ülkemizde yetiştirilen sanatkarlardan ne beklemem gerektiğini ufaktan gösterdi. olayın toplumsal boyutuna inersek oldukça farklı şeyler de çıkacak karşımıza. yani senelerdir, beynimize işlenen "sanatkar" profili, bu şekilde sürdürülmeye devam ettikçe taşra hiç bir zaman kente, dahası modern sanata yakınlaşamayacaktır.
    7 ...