geçtiğimiz yüzyılda avrupa, nüfusunun ezici bir çoğunluğu katolik olan bir kıtayken bile(ki şimdi çoğunlukla ateisttir, orası ayrı) günümüzün "müslüman ülkelerine(ki hatalı bir tamlamadır kanımca)" teknoloji ve refah açısından fark atar bir konumdaydı. bakınız katoliklik diyorum, boru değil. her daim mutlak bir "baş" tarafından yönetilmiş bir topluluktu katolikler. öyle ki bir zamanlar dünya'nın güneş etrafında döndüğünü belirttiğinizde bile kendinizi yanan yağlı bir kazığa bağlı bulabilirdiniz, katolik olmanız yeterliydi, nerede olduğunuzun bir önemi yoktu. amma velakin, ne zaman papa'nın mutlak otoriteliği kabul görmemeye başladı ve katolizmin baş/başlar tarafından yönlendirilmesi sona erdi, o zaman bilim ve teknolojide, yani dünyada en üstün olma yolundaki yegane iki araçta neredeyse rakipsiz oldular.
şunu demek istiyorum: bir dinin, hayat felsefesinin, yaşam görüşünün veya ideolojinin, tek başına bir toplumun gelişmesine veya geri kalmasına sebep olacağını sanmıyorum. bence bugün nufüsunun çoğunluğu müslüman olan bir ülkenin geri kalmasının sebebi de bu faktörlerden biri değil(en azından tek başına ele alındığında), bu faktörlerden/şeylerden herhangi birinin birilerinin, bir şekilde tekelinde olup olmadığıyla ilgilidir. örneğin ülkemiz için konuşacaksak, tüm bu olgular "hocaefendiler", "islami engizitörler", ve diğer bilumum dini/ideolojik çıkar grupları vs. için birer çıkar kaynağıdır. yani sadece birer araçtır. ve bizzat bu gruplar türkiye'nin(ve diğer birey kültürü olmayan ülkelerin) geri kalmasında "lokomotif" rolü oynamaktadırlar.(*) derler ya, silah öldürmez, o silahı kullanan öldürür.
*: türkiye'de bilimin olmamasının ve bu nedenle teknolojik atılımlar yapamamamızın nedenleri de bizzat bu gruplardır. inanmayan en yakın pozisyonda konuşlanmış "malum mecmualardan" herhangi birini edinebilir ve bilimsel eğitim/bilim insanları/ "diğer gruplardan" olan akademisyenler vs. hakkında neler zırvalandığını görebilir.