25 şubat 2009 thy amsterdam kazası

entry87 galeri
    75.
  1. On gün önce Amsterdam'da düşen THY uçağının düşme nedenlerini inceleyen komisyon, ön raporunu verdi.
    Rapora göre THY uçağının düşmesinin nedeni, özet olarak; 'Uçağın yükseklik göstergesi (altimetre) arızalanmış, otomatik pilota bağlı olan uçak, yükseklik göstergesine göre havaalanına geldiğini, yere birkaç metre kaldığını varsayarak, inişe geçmiştir. Pilotlar, bu durumu geç fark ettiği için müdahaleyi son anda yapmışlar, ancak düşmeyi önleyememişlerdir' biçimindedir.

    işin ilginci, son sekiz uçuşta bu gösterge iki kez arızalanmıştır. Ancak bu göstergenin arızalandığına dair THY'de bir kayıt olmadığı söyleniyor!
    Yani, ne 'otoyoldan yükselen sıcaklığın yarattığı' ne de 'THY uçağından önce inen Boeing 757'nin yarattığı' türbülans' vardır.
    Dolayısıyla; ne kahraman 'Türk pilotların hayatlarını feda ederek yolcuları kurtarması' efsanesi, ne 'Hollandalıların iki dakika için THY uçağını bilerek düşürmesi' söz konusudur!

    Uçağın düşmesinin üstünden geçen bir hafta içinde, THY'nin AKP yandaşı bürokrasisinin, basını da arkasına alarak; yalan haberler ve kamuoyunu yanıltıcı açıklamalara dayanan propagandasının, iğrenç bir gerçekleri karartma kampanyası olduğunu ortaya çıkmıştır.

    Dün, 'ön rapor'un açıklanmasından sonra bile hükümet yandaşı basın, aynı yalanları sürdürmektedir. Bu da, suçlarının büyüklüğünün farkında olduklarını göstermektedir.

    Basının tutumu elbette, basın etiği ve habercilik ilkeleri bakımından bir rezalettir. Ama basın, sonuçta asıl suçluların ortağıdır. Asıl suçlular ise istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin otobüs işletmesinden THY'nin her kademesinde görevlendirilenler; bunları bu mevkilere getirenlerdir.

    Havaalanının apronunda 'deve kurban etmek'le işe başlayan bu zihniyetin temsilcileri, THY'yi, bilgi ve becerinin dışlandığı, 'her işi yapanlar'ın çoğaldığı; adam kayırmanın, susturmanın genel bir yönetim tarzı haline geldiği, bir kapalı av alanına dönüştürmüşlerdir. Daha çok kâr, yukarıdakilerin gözüne girme, yandaşlara kadro açma, işçiler arasında bile sendika ayrımcılığı yapmaya kadar varan bir partizanlık ve kadrolaşmayla, havaalanında, ne yolcuların ve uçuş personelinin can güvenliği, ne de çalışanların iş güvencesi kalmıştır.
    Demek ki bu davada 'Suçlu, ayağa kalk!' dendiğinde, en başta THY'nin üst bürokrasisi, AKP'nin kadroları ayağa kalkacak; bunları bu görevlere atayan siyasiler (Başbakan, ulaştırma bakanı ve diğerleri) onlarla birlikte ayağa kalkacaktır. Sermaye medyası da sanıklar arasında ayağa kalkacaktır.

    Açıktır ki arızalı uçağı sefere çıkmaya zorlayan, yöneticilerin kâr hırsıdır.
    Ve elbette, pilotundan hostesine, teknik personelinden yer hizmetlisine tüm personelin ihtiyaç duyduğu moral ve motivasyonun önemini hiçe sayarak THY emekçilerinin örgütlerine saldıran, Teknik AŞ gibi THY için en kritik kurumda baskıyla sendikayı bölen zihniyet, kurumdaki sorunların esası gibi görünmektedir.
    Olanlara dikkatle bakıldığında şu söylenebilir ki, eğer THY emekçilerinin örgütlülüğüne saldırılıp onlar baskı altına alınmasaydı, teknik kadrolar uçuşa onay vermeyecek, onlar verse bile uçuş personeli itiraz edecekti. Böylece Amsterdam'daki rezalet hiç gerçekleşmeyecekti. Ne var ki bugün teknik personelin ve uçuş personelinin böyle bir tutumu gösterme imkanı olmağı ortaya çıkmıştır.

    Bu olanlar bile gösteriyor ki, insan hayatına önem verilmesi, ancak emekçilerin örgütlü olması, kâr hırsının ve kadrolaşmanın örgütlü emekçilerin baskısıyla disiplin altına alınmasıyla mümkündür.

    Asıl rapor belki daha ayrıntılı şeyler söyleyecektir. Ancak, bugün çıkan gerçekler bile, kazadan bir hafta önce 'havada bomba var' diyen Hava-iş'i ve kazanın, THY'de yaratılan baskı ortamı ve ayrımcılıkla yakından ilgili olabileceğine dikkat çeken Evrensel'i, haklı çıkarmıştır!..

    kaynak: ihsan Çaralan http://www.evrensel.net/haber.php?haber_id=46879
    0 ...