bir bilim insanıyla bir politikacının karşılıştırılmasıdır.
darwin koyu bir katolik olarak dini bir okula gitmek istemiştir. babası onun biyolojiye yönelmesini istese de o öğrenim hayatına katolik bir okulda başlamıştır. sonraysa biyolojiye merak salmış, galapagos adaları'nda daha sonra türlerin kökeni başlığı altında toplayacağı çalışmalarına başlamıştır. canlılar üzerinde çalıştıkça kilisenin ve katolisizmin öğretilerini sarsacak bilgilere ulaşmış, buna rağmen asla "benim dinim bunu yasaklar, çalışmayı bırakayım" dememiştir. arkadaşlarına yazdığı mektuplarda çalışmalarının hakim din söylemini sarsıcı nitelikte olduğunun farkında olduğunu belli etmektedir. çalışmalarını yayımlamak içinse 10 yıl beklemiştir ve çalışmalarını asla bir topluluk önünde savunmamıştır.
darwin bir bilim insanıdır ve bilimin gereklerini kimsenin zorlaması olmadan ortaya koymuştur. eğer tanrısal bir düzen varsa, darwin dinlere rağmen bu düzeni de aydınlatacak derecede cesur ve ahlâki değerlere sahip bir insandır. kendi inançlarını sarsacağını bilmesine rağmen insanın o en derin itici gücü olan merakının peşinden koşmuş ve türleri incelemiştir.
muhammed peygamberse bir sosyal önderdir, bir toplum üzerinde derin etkileri olmuştur, dünyanın inanç sistemini değiştirecek denli güçlü bir ikna gücüne sahip bir öğreti sunmuştur. sunduğu öğreti dönemiyle bağlarını koparamamış, evrensel bir iddiası olsa da oldukça lokal içerikli kalmıştır.
ikisi de kendi dönemi için önemli insanlardır. muhammed peygamber de kendi dönemindeki hakim dini algılayışı yıkacak bir esere imza atmıştır. çok fazla yüzeltildiği için dönemin sosyal hayatı içindeki yeri de pek bilinmez.