kadınları anlamak

entry501 galeri video1
    92.
  1. çok kolaydır, sadece birazcık çaba gösterip ufacık ayrıntılara dikkat etmek gerekmektedir. yoksa kadını ve ne demek istediğini anlamak çok kolaydır.

    Sema Maraşlı'nın "Eşimle Tanışmayı Unutmuşuz"
    kitabından...

    BÜKÇE=KADIN DiLi

    Oğlum bir hafta sonra evleniyor. Sorumluluk sahibi bir
    baba olarak ona öğüt vermem gerekiyor. Fakat bunu evde
    yapamam çünkü annesi ağız tadıyla öğüt vermeme izin
    vermez, sözü ağzımdan kapıp kendi devam eder. iş
    yerimden oğluma telefon açtım, "Akşam yemeğini
    dışarıda birlikte yiyelim." dedim. Deniz
    kenarındaki bu şirin lokantada şimdi onu bekliyorum.
    Geliyor aslan parçası, yakışıklılığı da aynı ben.
    Yan masadaki kızlar gözleriyle oğlumu süzüyorlar.
    Bakmayın kızlar, onu kapan çoktan kaptı. Hoş beşten
    sonra konuya giriyorum.

    Oğlum haftaya düğünün var, bir baba olarak sana bazı
    konularda yol yordam göstermem gerekiyor.

    Çocukluğunda suç işlediği zamanlardaki gibi birden
    bire kızardı. Kerata ne anlatacağımı zannettiyse!

    -Baba ben yirmi altı yaşındayım, bazı şeyleri
    biliyorum artık.

    -Ah senin o biliyorum zannettiğin konularda da çok
    bilmediğin çıkacak ama ben o konulardan bahsetmeyeceğim.
    Keşke konuşabilseydik ama henüz o kadar modern olamadım.

    Rahat bir nefes aldı. Bu arada yemeklerimiz de geldi.
    Oğlumla şöyle keyif yaparak muhabbet edelim bakalım.

    -Kaç dil biliyorsun oğlum sen?

    -ingilizce, Fransızca, bir de Türkçe'yle üç dil
    oluyor.

    -Bugün ben sana dördüncü dili öğreteceğim. Dilin
    adı Bükçe. Kadınlar tarafından kullanılır. Sen buna
    "kadın dili" de diyebilirsin.

    Güldü. Güldüğü zaman benim yanağımdaki gibi
    küçük bir gamzesi var, o ortaya çıkıyor.

    -Kadınların ayrı bir dili mi var?

    -Tabii ki. Eğer kadın dilini bilirsen bir kadınla
    yaşamak dünyanın en büyük zevkidir, ama bu dili
    bilmezsen hayatın kararabilir. O yüzden bir kadınla mutlu
    olmak isteyen her erkek Bükçe'yi öğrenmeli.

    iyi de niye Bükçe?

    -Çünkü kadınlar konuşurken, genellikle söyleyecekleri
    sözü net söylemezler. Eğip bükerler; onun için dilin
    adını "Bükçe" koydum.

    -"Bükçe zor bir dil mi baba?" diye sordu
    gülerek.

    -Bana bak, çok önemli bir konu ama eğleniyor gibisin,
    biraz ciddiye al. Bir kadınla mutlu olmak istiyorsan bu
    dili bilmen çok önemli. Çünkü kadınlar sözü bükerek
    bükçe konuşurlar sonra da senin sözün doğrusunu
    anlamanı beklerler. Felsefesini anlarsan kolay, anlamazsan
    zor. Mesela Çinli bir karın var, sen karına sürekli
    Fransızca "seni seviyorum" diyorsun ama karın
    hiç Fransızca anlamıyor. Fransızca "seni
    seviyorum" un onun için bir anlamı yoktur. Ona Çince
    seni seviyorum dediğinde seni anlayabilir.

    -Tamam baba, haklısın ciddiyetle dinliyorum. Peki, sence
    kadınlar neden bizimle aynı dili konuşmuyorlar,
    söyleyeceklerini direkt söylemiyorlar?

    -Bence bir kaç sebebi var. Birincisi, duygusal oldukları
    için, hayır cevabı alıp kırılmaktan korktuklarından
    sözlerini de dolaylı söylüyorlar. ikincisi, kadınlar
    dünyaya annelikle donanımlı olarak gönderildikleri için
    onların iletişim yetenekleri çok güçlü.

    -Bu konuda biz erkeklerden bir sıfır öndeler yani.

    -Ne bir sıfırı oğlum, en az on sıfır öndeler.
    Düşünsene, henüz konuşmayan, küçük bir çocuğun
    bile yüz ifadesinden ne demek istediğini hemen
    anlıyorlar. işin kötüsü kendileri leb demeden
    leblebiyi anladıkları için biz erkekleri de kendileri
    gibi zannediyorlar. Onun için leb deyip bekliyorlar. Hatta
    bazen, leb demek zorunda kaldıkları için bile kızarlar.
    "Niye leb demek zorunda kalıyorum da o
    düşünmüyor?" diye canları sıkılır.

    -Biz de bazen Canan'la böyle sorunlar yaşıyoruz.
    "Niye düşünmedin?" diye kızıyor bana.

    -Kızarlar oğlum, kızarlar. Kadınlar ince
    düşüncelidirler, detaycıdırlar, küçük şeyler
    gözlerinden hiç kaçmaz. Bizim de kendileri gibi
    düşünceli olmamızı beklerler, fakat erkekler onlar gibi
    değil. Biz bütüne odaklıyız, onlar detaya. Beyinlerimiz
    böyle çalışıyor.

    -Ne olacak baba o zaman, yok mu bu işin çaresi?

    -Var dedik ya oğlum, Bükçe'yi öğreneceksin, bunun
    için buradayız. Hazır mısın?

    -Hazırım baba.

    -Bükçe bol kelime kullanılan bir dildir. Biz
    erkeklerin on kelime ile anlattığı bir konu,
    Bükçe'de en az yüz kelime ile anlatılır. Dinlerken
    sabırlı olacaksın. Mesela karın o gün kendine elbise
    aldı, diyelim. Bunu sana "Bugün bir elbise
    aldım." diye söylemez. Elbise almak için dışarı
    çıktığı -ndan başlar, kaç mağazaya gittiğinden,
    almak için kaç elbise denediğinden, indirimlerden, yolda
    gördüğü tanıdıklarından, alırken yaptığı
    pazarlıktan devam eder ve sana kocaman bir hikaye anlatır.

    -Hikaye dili yani.

    -Aynen öyle. Sen akıllı bir erkek olarak ona asla,
    "Hikaye anlatma, ana fikre gel, kısa kes."
    demeyeceksin. Böyle bir şey dediğinde bittin demektir.
    ister öyle de, istersen "seni sevmiyorum." de.
    iki durumda da "seni sevmiyorum" demiş
    olacaksın.

    -Ne alakası var baba "seni sevmiyorum" demekle
    "kısa anlat" demenin?

    -Çok alakası var. Kadınlar dinlenmedikleri zaman
    sevilmediklerini düşünürler.

    -Bu önemli. Bükçe'de dinlemek sevmektir diyorsun.

    -Aynen öyle. Devam edelim. Bükçe ima dolu bir dildir.
    Kadınlar konuşurken bir şeyler ima etmeyi severler. Biz
    erkekler de imalı konuşuyoruz diye düşünürler ve
    gözlerimizle onlara ne demek istediğimizi çözmeye
    çalışırlar. Oysa erkeklerin ima yeteneği pek
    gelişmemiştir. Bizim kastımız söylediğimiz şeydir.

    -Geçen hafta Canan bana "Bir kaç kilo daha versem
    gelinliğin içinde daha iyi duracağım." dedi. Ben de
    "Böyle de iyisin." dedim. Canı sıkıldı, bir
    kaç saat surat astı. ";Neyin var?" diye sordum.
    "Hiçbir şeyim yok." dedi. Sence nerede hata
    yaptım?

    -"Böyle de iyisin" derken o "de" ekini
    orda kullanmamalıydın. Canan bunu şöyle anlamıştır.
    "Böyle de fena sayılmazsın, eh işte, idare edersin
    ama tabi daha da iyi, daha da güzel olabilirsin."

    -Peki ne demem gerekiyordu?

    -Şunu hiç unutma. Kadınlar kendileri ile ilgili,
    giysileri ile ilgili ya da aileleri ile ilgili bir soru
    soruyorlarsa, kesinlikle iltifat bekliyorlardır. Es kaza
    eleştirmeye kalkarsan yandın. Bunu hiç unutmazlar. O gün
    "Hayatım sen zaten Çok güzelsin, kilo vermeye falan
    bence ihtiyacın yok." deseydin, günün zehir
    olmazdı. Mesela bir gün kucağına oturup "Ağır
    mıyım?" derse sakın ;Evet, biraz" falan deme
    "Hayır" de. Yoksa bir daha kucağına oturmaz.

    -Yani diyorsun ki bir kadın her daim güzeldir, her
    giydiği yakışır ve her kadının annesi bir
    hanımefendi, babası da beyefendidir. Bana ne yaparlarsa
    yapsınlar.

    -Aferin oğlum, çok hızlı anlıyorsun bana çekmişsin.
    Kadının, kendi anne babasıyla sorunu olsa, kendi
    eleştirir ama asla senin eleştirmeni kabul etmez. Bunu
    kendine hakaret olarak alır.

    -Ve asla unutmazlar, değil mi?

    -Aynen öyle. Yıllar önce annene, annesi için "Biraz
    cimri." demiştim. Hala "Sen benim annemi
    sevmezsin." der ve annesi bize bir şey aldığında
    gözüme sokar, en çok göreceğim yere koyar.

    -Hadi o konularda dilimi tutarım da, şu ima işini
    çözmek zor geldi.

    -Zor gibi ama biraz gayret edersen çözersin. En önemlisi
    imaları anlayacaksın ama "Sen şunu mu demek
    istiyorsun?" diye asla yüzüne vurmayacaksın.

    -Anladım. Anlayacaksın ama anladığını belli
    etmeyeceksin. Buna şöyle de diyebiliriz. O beni
    iğnelediğinde "Niye bana iğne batırıyorsun?"
    Diye sormayacağım, o iğneyi ben kendi kendime
    batırmışım gibi yapacağım.

    -Güzel ifade ettin oğlum. Mesela dün öğlen annen beni
    aradı. "Akşama tok mu geleceksin?" diye sordu.
    Beni biliyorsun akşam yemeklerinde hep evdeyimdir. Kırk
    yılda bir dışarıda yerim onu da haber veririm. Tabi ben
    hemen anladım annenin ne demek istediğini. "Tok gel,
    yemekle uğraşmak istemiyorum" demek istiyor. Anladım
    ama tabi "Ne demek istiyorsun?" demedim.

    -Dün çok yorulmuştu baba, düğün alışverişine
    çıkmıştık.

    -Bunun pek çok sebebi olabilir. Yorulmuş olabilir, bir
    kabul gününden tok gelmiş olabilir, bin beş yüzüncü
    diyetine başlamış ve o gün yemekle uğraşmak istemiyor
    olabilir. Ama bunu biz erkekler gibi kısa yoldan
    "Canım benim karnım tok, sen de dışarıda bir
    şeyler ye, ya da yorgunum, gelirken bir seyler getir
    yiyelim" demez. Sanki böyle derse, iyi ev kadını
    rütbesi tozlanacak, mevki kaybedecek. illa Bükçe
    anlatacak, asık bir yüzle karşılaşmamak için senin de
    anlaman gerekiyor. "Hayır, evde yiyeceğim ama
    istersen hazır bir şeyler alıp geleyim, ne
    dersin?"dedim. "Tamam." dedi. Döneri sever
    biliyorsun, dün eve giderken, ekmek arası döner
    yaptırdım. Onun dönerini de porsiyon yaptırdım. Bunu
    düşündüğüm için ayrıca sevindi. O da diyette,
    düğünde daha zayıf görünme derdinde bu sıralar.

    -Bu Bükçe'de kısa konuşma yok mu baba?

    -Var ama yerinde olsam hiç tercih etmezdim. Kadın
    konuşmuyorsa ya da kısa konuşuyorsa kesin ciddi bir sorun
    var demektir. Mesela baktın canı sıkkın, soruyorsun,
    "Neyin var?" diye. "Hiçbir şeyim yok."
    diyorsa, aman bir şeyi yokmuş diye bırakma. Yoksa az
    sonra, çok ilgisiz olduğundan yakınarak, ağlamaya
    başlar.

    -Bükçe'de "Hiçbir şey yok." demek
    ";Çok şey var, benimle ilgilen." demek oluyor, o
    zaman.

    -Evet. Biz erkekler "Bir şey yok." diyorsak ya
    gerçekten bir şey yoktur, sadece başımızı dinlemek
    istiyoruzdur ya da bir sey vardır ama; "Şu anda
    konuşacak bir şey yok." diyoruzdur. Her ikisinde de
    konuşmak istemiyoruzdur. Ama kadınlar ilgiyi sevgi olarak
    gördükleri için "Bana değer veriyorsan, ilgilen ki
    anlatayım." demek istiyordur. Çok nadiren gerçekten
    anlatmak istemiyor olabilir, o zaman da fazla üstüne
    varıp bunaltmayacaksın tabii.

    -Bir arkadaşım da "Kadınların 'Peki.'
    demesi tehlikelidir" demişti.

    -Doğru. Bir kadının ağzından çıkan kuru bir
    'peki', 'olur', 'tamam' her zaman
    tehlikelidir. Bu Bükçe'de "Şimdi tamam diyorum
    ama acısını daha sonra çıkaracağım." demektir.
    Sana en kısa zamanda kesin bir ceza keser. Fakat pekinin
    yanında "Peki canım, olur hayatım" gibi bir
    hoşluk ekliyorsa korkmaya gerek yok.

    -Zor bir dil baba.

    -Yok yok gözün korkmasın, her yabancı dil gibi. ilk
    başlarda biraz çalışacaksın, pratik yapacaksın, bazen
    hatalar yapacaksın, dikkat edeceksin sonra otomatiğe
    bağlanırsın. Kolay yanı şu; senin bükçe konuşman
    gerekmiyor. Dili anlaman yeterli.

    -Anlamak da pek kolay değil ama.

    -Korkma, o kadar zor değil. En önemli kuralları ben sana
    öğretiyorum zaten. Devam edelim. Kadınlar istediklerini
    söylemek zorunda kalınca, düşünemediğimiz için biz
    erkeklere kızarlar ve konuşurken suçlayarak konuşurlar;
    fakat suçladıklarının farkında olmazlar. Sitem ediyoruz
    zannederler.

    -Nasıl yani?

    -Mesela, karın sana "Ne zamandır dışarı
    çıkmadık." derse bunu suçlama olarak üstüne alma,
    canı seninle gezmek istiyordur, bunu sen düşünüp teklif
    etmediğin için kalbi kırılmıştır. Maksadı seni
    suçlamak değildir. "Daha geçenlerde gezmeye
    gittik." gibi bir savunmaya girme. "Tamam canım
    haklısın, ben de istiyorum, en kısa zamanda
    gideriz." de, konu kapanır. Tabi ilk fırsatta da
    sözünü yerine getirirsen iyi olur.

    -Küçük ama önemli detaylar.

    -Aynen öyle. Mesela karın "Üşüdüm."
    diyorsa, "Üstünü kalın giy." demeni ya da
    kombiyi açmanı değil, ona sarılmanı istiyordur.

    -Keşke okullarda öğretselerdi biz erkeklere
    Bükçe'yi. Ne kadar erken başlasak o kadar çabuk
    kavrayabilirdik belki.

    -Haklısın, aslında ben de sana öğretmek için geç
    kaldım. Neyse zararın neresinden dönülse kardır.

    -Not mu alsaydım... Epeyce detayı varmış dilin.

    -Sen bilirsin oğlum, unutacaksan al. Keşke ben de not
    alıp gelseydim. Umarım sana eksik öğretmem. Şimdi
    aklıma geldi. Kadınların en nefret ettiği sözcük
    "Fark etmez." dir. "Fark etmez" i
    kadınlar "Hiç umurumda değil, ne yaparsan yap."
    diye anlarlar.

    -En değerli sözcük nedir?

    -Sen bil bakalım.

    -"Seni seviyorum." herhalde.

    -Evet, kadınlar "Seni seviyorum." sözünü sık
    sık duymak isterler. Biz erkekler "; Söylemiştim,
    zaten biliyor." diye bu konuda gaflete düşmemeliyiz.

    -Bükçe sadece konuşma dili midir baba? Bunun bir de
    davranış dili var gibi geliyor bana.

    -Zekan kesinlikle bana çekmiş. Ben de tam ona geliyordum.
    Davranışlar da çok önemli tabii. Kadınlar küçük
    şeylere önem verirler. Akşam ona sarıl, televizyon
    izliyorsan sarılarak izle. Gündüz onu düşündüğünü
    ifade etmek için kısacık da olsa bir mesaj gönder,
    küçük sürprizler yap. O yemek hazırlarken ona yardım
    et, salata yap, çay demle.

    -Akşam gelip sırt üstü yatmak yok yani.

    -Gözünde büyütme. Sayınca çok şey gibi görünüyor
    ama aslında bunlar zaman alacak, zor ve masraflı şeyler
    değil. Sen bu küçük şeylere dikkat et, zaten karın
    sana paşa gibi davranır, seni yormaz. Bir erkek bu
    küçük şeylere dikkat etmezse zamanını karısıyla
    büyük kavgalar yaparak geçirir. Sevgiyle geçirmek varken
    niye kavgayla geçiresin ki? Kadınlar çok vericidir ama
    eğer sen hep alıp hiç vermezsen, bir gün birden
    patlarlar. Küçük küçük alırlarsa, büyük büyük
    verirler.

    -Tamam baba, bunlara dikkat edeceğim.

    Garson yemek tabaklarını kaldırırken oğlumun telefonu
    çalmaya başladı. Belli ki nişanlısı arıyor, konuşmak
    için deniz kenarına doğru adımlamaya başladı. Az sonra
    geldi.

    -Baba çok teşekkür ederim. Bükçe'yi anlamaya
    başladım. Canan aradı. "Salonun perdeleri ne renk
    olsun karar veremedim, yarın birlikte mi baksak?"
    dedi. Tam "Fark etmez, sen seç." diyecektim ki
    bunu senin söylediğin gibi "Ev de perde de umurumda
    değil." gibi anlayacağı aklıma geldi. "Tabii
    canım, istersen birlikte bakabiliriz ama ben senin zevkine
    güveniyorum, sen seç istersen." dedim, çok mutlu
    oldu. Kendi seçecek.

    -O zaten perdeyi çoktan seçmiştir de kadınlar illa
    yaptıklarını onaylatmak isterler. Birlikte de gitsen o
    seçtiği perdeyi almak isteyecektir. Biz erkekler onların
    ne demek istediklerini anlarsak, işlerden kolay
    sıyırırız.

    -Baba tekrar teşekkür ederim. Bu iyiliğini hiç
    unutmayacağım. Bana Bükçe'yi öğretmeseydin halimi
    düşünmek bile istemiyorum.

    Şanslısın oğlum. Benim seninki gibi bir babam yoktu.
    Bunları deneye yanıla öğrenmem yıllarımı aldı. Sen
    yine iyisin, hazıra kondun. Güle güle kullan, isteyene de
    öğret, herkes de güle güle kullansın. Kullansınlar ki
    yüzleri gülsün.
    0 ...