her doktriner yapı gibi ideolojiler onu kullanan elinde bir kıyımın da, kardeşliğin de tohumlarını atabilir. bu durumda islâm'ın hoşgörü dini olmadığını söylemek anlamsız.
ama şurası açık ki, müslümanlar için hoşgörü oldukça azınlıkta kalmış bir kesim için geçerli. islâm'ı daha çok düşmanlıklar üzerinden yorumlayan kesimler iktidarda ya da güce sahip müslüman ülkelerde. bunda "batı"nın "doğu"ya yaklaşımının da etkisi olduğu yadsınamaz, ama "batı kültürü" dediğimiz yapılanma içinde ne olursa olsun bir eleştiri payı vardır, ama islâm ülkelerindeki muhalifler için bu eleştiri hakkının sonunun nereye varacağı pek belli değil. hakkınızda ölüm fermanı bile çıkarılabiliyor "şeytan ayetleri" gibi bir kitap yazdığınız için.
elbette bu değişmez bir durum değil ve zamanla eleştiri kültürü islâm coğrafyasında da yeşerecek. bunun yeşermesinin önünde abd'nin ve ingiltere'nin islâm'a yönelik saldırgan tutumunun da çok büyük etkisi olduğunu da gözden kaçırmamalıyız.
iran'da şah'ın seküler alternatiflerini temizleyen bp'yle petrolü paylaşan şahın ta kendisiydi, humeyni'nin bu boşlukta büyüdüğünü unutmamak lâzım. ırak'ın başındaki saddam hüseyin bir abd ürünüdür ve zamanı gelince bölgeye müdahalesini meşrulaştırmak için yine o ürünü kullanmıştır. taliban'ın afgan savaşı'nda "komünist tehlike"ye karşı abd tarafından kullanıldığını, sscb savaşı kaybedince bayram edenlerin bugün sscb'nin durumuna düştüğünü de unutmamalıyız.
islâm coğrafyasında radikalizmin yükselişi sadece kendine içkin bir durum değil ve hâlâ abd'nin sert politikaları bu ülkelerin liderleri tarafından oldukça verimli bir politik bakaya sunuyor.
"eleştiri kültürü" batılı bir değer olarak addediliği ve islâm ülkelerindeki liderlerin iktidarını tehdit ettiği için bugün durum böyle. türkiye'de ise islâmcılar kimi konularda ikiyüzlü davransa da diğer ülkelere göre eleştiriye daha açık oldukları aşikâr.