27 subat 2009 besiktas ibb spor maci

entry36 galeri
    27.
  1. beşiktaşımızın şeytanın bacağını kırıp, bugün manşetlere klişe "büyükşehir çalışıyor" manşetinin atılmasını engellediği karşılaşmadır.

    iyi futboldan ziyade, karakterli futbol, maç kazanacak futbol beklemekteydim beşiktaş'tan. zira bilindiği üzere büyükşehir süper lig'e çıktığı günden bu yana yüzümüzü güldürmemişti. geçen sezon inönü'de hemen 2-1 kazandığımız liverpool maçından sonraki pazar oynadığımız karşılaşmada yorgunluğun da etkisi ile al gülüm ver gülüm diyerekten, bobo'nun şutunun direkte patladığı ama sonuçta berabere bitmiş bir maç vardı. ligin ikinci yarısındaki maçta 2 defa bobo'nun formasını sırtından çıkarmaya and içmiş ekrem'i sertçe iten bobo, hakem mustafa kamil abitoğlu tarafından "yumruk atmak" iddiası ile kızartılıyor, maçta beşiktaş daha iyi oynamasına rağmen mağlup oluyor, liderlik koltuğundan oluyordu. bu sezonun ilk yarısındaki maçta büyükşehir belediyesi'ni futbol olarak da, mücadele olarak da eziyor ancak son vuruş beceriksizlikleri ile berabere kalıyordu. bu belediyeye öyle veya böyle, iyi oynayarak veya kötü oynayarak mutlaka "dur" denmesi gereken maçtı. zira telafisi yoktu puan kaybının.

    maça gelirsek, mustafa hoca beklediğimiz ve arzuladığımız kadroyu sürdü sahaya ama kadrodan delgado beklediğimiz ve arzuladığımız delgado değildi. sistem 3-5-2 gibi görünüp, maç içinde bazen 4-4-2 gibi, 4-3-3 gibi çeşitli şablonlara büründü. orta sahada delgado top dağıtıcısı, ernst ise defansif orta saha rolünde olması gerekirken, delgado'nun pısırık, mücadeleden uzak ve koşmayan futbolu sayesinde ernst garibim hem savunma yaptı hem de top dağıtmaya çalıştı ki, tartışmasız maçın adamıydı.

    sağ kanatta geriden ileriye 3 adam vardı; toraman, tello ve ekrem ama solda sadece delinho vardı. belediye beşiktaş'ın solundan daha rahat geliyordu bu sebeple. adam driplinge kalktığında önünde 30-40 metrelik boşluk kalıyordu.

    neyse ilk 15 dakika ernst'in gayretleriyle eğer oynanan futbolsa üstün olan taraftı. ernst hem savunmaya gelip top çıkarıyor, ardından ileri çıkıp servis yapmaya gayret ediyordu. delgado korkak oynayıp, çalım atma isteğinden uzak, koşma isteğinden uzak, mücadele isteğinden uzak olunca ernst normalin 2 katı yoruldu. ernst ilk yarının ortalarında oyundan bir nebze düşünce, müdahale edemediği her top defansın büyük beceriksizliğiyle pozisyona dönüşüyordu. bu pozisyonlarda ise hakan başarılıydı.

    ikinci yarının başında ilk yarının sonunun durumu ile benzeşiyordu ta ki, delgado çıkana kadar. delgado çıkıp, holosko girince, tello orta alanın ortasına geçti. kendisi koşan ve pres yapan oyuncu olduğundan ernst nefes aldı. işte o zamandan sonra beşiktaş 1-2 cılız pozisyonun dışında pozisyon vermedi. önce kornerden gelen topa kafa vuran nobre, bu iyi vuruşun ağlara değil, direğe gitmesine kahroldu. sonra golü attı ama verilmedi. akabinde beşiktaş'ın golü geldi. toraman pas attı, sonra ofsayt şüphesi ile takım arkadaşı ile aynı şeyi düşünüp kendi topuna gitti ve asistini yaptı, tello kafayla topu dürttü, yavrum kaleci de topu ancak 15 cm içeri girebildikten sonra çeldi, ligin ilk yarısının moda pozisyonu olan "geçti-geçmedi" tartışmasında yardımcı bu defa doğru kararı verip, golü veriyordu. geçen hafta oyundan alındıktan sonra sağ kanattan yapılan asisti kulübeden izleyen serdar özkan bu defa, hak ettiği şekilde oyuna girmeden kulübeden asisti izledi ve sağ kanattan asist nasıl yapılır, nasıl bencil olunmaz gördü, ha öğrendi mi? pek zannetmiyorum. ilk oynadığı maçta yine bizlere küfür ettirip, günaha sokacak. 4 dakika sonra mükemmel adam paylaşımı(!) yüzünden adriano bomboş kafaya çıktı, hakan tokatladı ama tokatladığı noktada bulunan 3 belediyeli futbolcunun yanında malesef beşiktaşlı oyuncu yoktu. mükemmel bir defans becerisi(!) işiydi gol. hemen santra, sonra serbest vuruş ve beşiktaş'ın golü. gökhan zan kafayı vurdu, top çizgi üstündeyken bobo göğsü ile dürttü 2-1 oldu. sonrasındaki beyhude belediye ataklarından ses çıkmadı.

    hakem için ayrı paragraf açmak için pozisyonları maç değerlendirmesinin dışında ayrıca irdelemek istedim. sonucu etkileyen pozisyonlardan başlarsak, ilk yarıda bobo rakip ile aynı hizada olmasına rağmen ofsayt gerekçesi ile beşiktaş'ın net gollük pozisyonu kesildi, zira bobo karşı karşıyaydı. nobre'nin ofsayt gerekçesi ile iptal edilen golü nizamiydi o sebepten "ofsayt golle maç aldılar" iddiası ile laf kalabalığı yapan çakallar hiç konuşmasın. sonrasında aynı yardımcı hakem bu defa ofsayt olan pozisyonda bayrağını kaldırmayarak eyyam yaptı. belki o pozisyon hiç olmamış olsa, çizgiyi geçen topa gol kararı da verilmeyecekti. maçın başından sonuna kadar takdir haklarını belediyeden yana kullanan hakem halis özkahya ise o kokartı nasıl takıyor anlayabilmiş değilim. özkahya'nın sadece beşiktaş maçları değil, izleme fırsatım olan yönettiği maçların %80'inde beğenmiyorum. bülent yıldırım'ı da, mustafa kamil abitoğlu'nu da, kuddusi müftüoğlu'nu da beğenmem mesela, yunus yıldırım da bunların içindeydi ama son zamanlarda iyi maçlar çkarıyor. neyse, bobo'yu adam kalça, el, kol hepsini kullanarak 5 metre önünden indirir, "kalk" der, ernst gollük atakta indirilir ama top beşiktaş'ta kaldığı için avantaj uygular fakat dönüşte faul yapana sarı kartı göstermez, hakkını arayan ernst'e sarı kart çıkarır. arkadaş, avantajı uygulatınca önceki pozisyonun cezalandırılması gereken ihlali af mı ediliyor? beşiktaşlı oyuncunun paldır küldür indirilmesine düdük çalmazken, ikili mücadelede düşen belediyesporlu oyuncu olunca pat düdük üflenedurdu. bebbe, almadığımızdan bize garezi mi var bilinmez, street fighter oyunundan çıkmışcasına toraman'a dalar 5 metre önünde sadece faul verir, insan birazcık utanır. pozisyon net kırmızı ama sen hadi insaflı ol sarı ver hani takdir haklarını veriyorsun ya karşıya, abicim nasıl kart çıkmaz o pozisyona, faulü de vermeseydin bari?

    futbolcular konusunda, hakan arıkan iyi günüdeydi bir de topu çıkarabilmeyi becerse artık, rüştü abisi bu yaşta hala beceremiyor ama öğrenmesi lazım şu top atma işini. taraftar bir pozisyonda gereksizce laf atınca cevap vermesi kendi açısından iyi not değil. erman güraçar bir deplasmanda taraftara küfür edince sezon sonu gönderildi, ders alsın. ben taraftar her zaman haklıdır demiyorum ama o parayı alıyorsan, bazı şeylere katlanacaksın arkadaş.

    toraman, defansta bazen acemice yakışmayan hatalar yapsa da, serdar özkan'ın sağ kanattaki "hocası" olması dolayısıyla 2 haftadır "helal len" dediğim için iyiydi.

    gökhan zan 2-3 defa "ulan" dedirtmesine rağmen bana, hele ilk yarıdaki kritik 2-3 pozisyonda rol oynadığı için eh diyorum kendisine. ayrıca kendisine ön yargılı baktığımdan "aferin" diyesim gelmiyor. her ne kadar ofsayt da olsa, geçerli sayıldığı için 2. goldeki payında ötürü kutluyorum.

    delinho maşallah coşuyor. vuruyor, çalım atıyor, koşuyor, her yere koşuyor. bu yaşında bu kadar koşuyor, çalım atıyor, vuruyor. üstelik bu yeteneksizliğe rağmen. öpüyorum gözlerinden.

    ernst. tartışmasız maçın yıldızı. ernst bu takımda olmasaydı ne bu maç böyle olurdu ne de bundan önceki ikinci yarı maçları bizim için mutlu veya "eh işte" * şeklinde biterdi. yaşlı dedik, pahalı dedik, kalitesini biliyorduk ama bu kadar iyi çıkacağını tahmin etmedik. kimileri işi abartıp "baki mercimek'in alman olanı" dedi falan halbuki bu adamı izliyoruz her maç bu lafı sarf eden çok bilmiş, bu adamı daha önce hiç seyretmemiş belli oldu iyice. bu yaşında çok şey yapıyor.

    delinho ve ernst'i arka arkaya koyup, onlar üzerinden delgado'ya sallayacağım. arkadaş sen ne iş yaparsın? tamam sakatlıktan yeni çıktın ama hiç mi kpırdamaz insan? hiç mi çalım atmak istemez, hiç mi arapas atmak istemez? bir ara melankolik mesaj attı bana "delgado ön libero mu?" diye. düşün lan. senin yapman gerekeni ernst yapmaya çalışıyordu, üstelik kendi görevine ekstradan! aldığın parayı hak etmiyorsun oğlum, senin bonservisine 7,5 milyon dolar ödeyenin aklına yanayım. yönetim buradan sana sesleniyorum juan figer'e ölü sevici diyordum ama ulan delgado'ya bir çuval para veriyorsanız, nobre için her şeye katlanacaksınız arkadaş! en azından pazarlık edin 1 milyon euro verin, nobre takımda kalsın. delgado'dan iyisi bulunur ama en azından mücadele ruhu olarak bile nobre'den iyisini bulamazsınız.

    tello, attı golünü, sağda oynadı, solda oynadı, ortada oynadı yaptı bir şeyler. sevdik kendisini. hele o uzun isabetli pasları yok muydu güldürdün lan beni zevkten.

    sivok mücadele ediyor ama iyi dününde değildi. adam karşılamakta zorlandı gerçi adriano her pozisyonda faul yaptı kendisine onun bir yılması da olabilirdi. vasattı. daha iyi görmek istiyoruz.

    ekrem dağ sakatlıktan yeni çıktığından sanırım maç eksiği var. abicim koşarken top o kadar ayaktan açılır mı? müthiş işler yapacağın ataklarda sırf topu ayağından açtığından olmadı. iyi çalış idmanlarda, iyi olacak senin için her şey. bak serdar özkan hazır oturuyorken verme formanı.

    holosko'da geçen sezona oranla büyük düşüş var. olur olmaz yerlerden vurmazdı eskiden, şimdi sıkça vuruyor. strese girdiğinden zaar şöyle imkansızı atıp rahatlamak istiyor zannımca. terapiye ihtiyacı var.

    bobo nobre'nin yükünü paylaşmasıyla bile faydalı ama daha fazla hızlanmalı. topu saklıyorsun tamam ama eskiye nazaran çalımlar daha başarısız, bekliyoruz.

    gerçek kaptan nobre. defansa geldi top aldı, top dağıttı, rakip savunmayı dağıttı, bir topu direkten döndü, bir golü yanlış bir kararla iptal edildi. bu takımın gerçek beşiktaşlısı. "benim" diyen beşiktaşlı futbolcudan daha beşiktaşlı. serdar özkan'ı düşünün lan, adam alt yapıdan geldi. bir onun mücadelesine bakın bir de nobre'nin, hangisi gerçek beşiktaşlı? hangisi terinin son damlasına kadar mücadele ediyor? koçum benim. gerçek adamımsın. gelecek sezon kal da formanı alayım ulan. bana bak yönetim. beko'yu sildiğinizden bu yana, yeğenlere forma almama rağmen, sırtıma yeni forma geçirmiyorum. bu adamı tutun takımda, 2003-2004 sezonundan sonra ilk defa forma alacağım kendime gelecek sezon. ona göre.

    bir söz taraftara; stadı doldurduk güzel, tezahürat yaptık, takımı destekledik güzel, belediyeli topçulara tepki koyduk güzel ama abdullah avcı'ya gösterilen tepki kötüydü be. bu adam genç milli takımlar ile aldığı başarılarla ümit milli takımı hak ederken, kapıya kondu. daha 2 hafta evvel önce 10 sonra 9 kişi kaldıkları halde fenerbahçe'yi yendiler. bu maçta belediye'nin bulduğu pozisyonlar ve attığı gol belediye'nin çok muhteşem maça asılması ve mücadele etmesinin tezahürü müydü? hayır. pozisyonlara bak, defans hatası. orta sahadan geçen pozisyonların hepsi tehlikeli oldu neredeyse. gole bak, evlere şenlik. kimse kimseyi tutmuyor, hep beraber izliyorlar. senin topçularından, giydiği formanın hakkını verirken zorlananlar varsa abdullah avcı ne yapsın? ha beşiktaş'ı, fenerbahçe'yi yener, bunları yaparken çirkefce oyun sergiler, sıkca sakatlayıcı fauller yapar belediye maç başından sonuna kadar sonra da gider galatasaray'a yumuşak oynar "tamam" ama ortada önce bizim defansımızın, futbolcularımızın hatası var. son olarak bir tavsiye vermek istiyorum, eğer belediye galatasaray'ı yenerse veya galatasarayla berabere kalırsa abdullah avcı'dan özür dileyen pankart açılsın tribünde.

    son olarak, mutlak kazanılması gereken maçtı, öyle veya böyle! nizami golümüz iptal edildi, ofsayttan attığımız gol verildi. önemli bir viraj dönüldü belki de en önemlisi zira ters gelen tek takımdı kendisi. haftaya ankara'da hacettepe maçı var, artık tek beklenen trabzon ve sivas'ın puan kaybetmesi. tünelin ucundaki ışığa ilk ulaşan olalım istiyoruz.

    esen kalın canlarım, paleface sundu.

    (bkz: beyaz ulan)
    7 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük