"Batı kapitalizmi 19. ve 20 yüzyılda "öteki" coğrafyalara "uygarlık" taşımak, 21. yüzyıla girdiğimizde de "demokrasi ve özgürlük" götürmek iddiasıyla yayılmacılığına devam etti. Dün öteki coğrafyalarda sanayi mamulleri için pazar şartlarını oluşturan ulus devlet yapıları teşvik edilirken, bugün ulusal sınırlar çökertilerek ulusal pazarların ve yerli kaynakların kapıları küresel kapitalizme inisiyatifsiz bir şekilde sonuna kadar açıldı.
Dünkü "uygarlık" telkini ulus devletleri ve kurmaca modern ulus kültürleri üretmişti. Bugünkü "demokrasi ve özgürlük" dayatmaları ise küresel kapitalizmin yeni liberal yağmacılık iştahını kabartan evrensel tüketim ve davranış biçimlerini üretiyor; ulusal pazarları dünya pazarlarına dönüştürüyor.
Öteki coğrafyalarda gücü silikleştirilen ulusal sınırların ve otoritelerin bıraktığı boşluk ise küresel kapitalizmin silahlı gücü ABD imparatorluğu tarafından yeniden düzenlenmeye çalışılıyor ve ABD dünyanın jandarması rolünü üstleniyor. Küresel kapitalizmin iç çatışma ve çekişmeleri de tam bu noktada; yani "yeni dünya düzeni"nin şekillenişinde belirginleşiyor.
ABD kökenli uluslararası dev sermaye; Almanya, Japonya başta olmak üzere tüm küresel rakiplerine karşı ABD'nin üstlendiği dünya jandarmalığı görevinden en fazla yararlanarak üstünlüğünü perçinlemek istiyor. ABD, II. Dünya Savaşı ile Batı dünyasında kurduğu üstünlüğünü, 1989 Doğu ve Orta Avrupa devrimleri ve 1991 SSCB'nin çöküşü ile küresel çapta yaygınlaştırdı, kendisine kapalı bir çok ulusal pazara ve bölgelere adım atma imkanına kavuştu....."