antimatter

entry49 galeri
    16.
  1. yanılmıyorsam ilki 6 haziran 2003'te olmak üzere 1 aralık 2007 ve 13 şubat 2009'da üç kez istanbul'da sahne almış grup.
    şimdi toparlamak babında uzun zamandır geciktirdiğim yazımı buraya da yazayım:

    1998 yılının sonlarında, yani Duncan Patterson Anathema'dan ayrıldıktan az biraz sonra, Duncan Patterson ve çocukluk arkadaşı Mick Moss irlanda-ingiltere ekseninde biraraya gelip deneysel projeleri Antimatter'ı başlattılar.
    Duncan, Anathema ile Alternative 4 albümünden sonra yollarını ayırmış, döneminin en sevilen, sayılan bass gitaristi ve dahası bestecisi, güftecisi idi. Mick ise kendi deyimiyle çocukluğundan beri kaydettiği şarkıları söyleyen amatör bir müzisyen... Duncan, Dave Pybus ve Anathema'ya karşı doluydu ancak daha iyi hissediyordu, Mick hazırdı ve iş grubun ismine kalıyordu. Duncan, Angelic ismini düşünürken, pubda demlendiği bir gece MTV'de bu isimle pop-r&b kırması bir şarkı görüp bu isimden vazgeçecekti. Grubun adı siyah-beyaz, Antimatter oluyordu. Ve artık ilk albüm de yola çıkıyordu: Sene 2001 olduğunda müzik piyasasına, Anathema'yı ve Duncan'ı özleyen bizlerin avuçlarına, çok değişik bir çalışma düşüverdi.

    Saviour, Holocaust, Over Your Shoulder, Psalms, God is Coming, Angelic, Flowers, The Last Laugh ve Going Nowhere isimli 9 şarkıdan oluşan yaklaşık 45 dakikalık çok garip bir albümdü SAVIOUR. Elektronik, atmosferik ya da trip-hop; türü için birçok yakıştırma yapılabilirdi ancak kapağının aksine karanlık bir albüm olduğu kesindi. Albümü etkileyici kılan şarkı sözleri ve uyuşturan melodilerin yanı sıra Michelle Richfield ve Hayley Windsor'un başdöndüren vokalleri Angelic ve Saviour gibi şarkıları sıradan olmaktan çıkarıyordu.
    Over Your Shoulder ve Flowers'ın bazı baskılarda bonus track olarak yer aldığı bu albüm, Antimatter'ın dağıtıcı şirketle yaşadığı tüm şanssızlıklara rağmen grubun adını duyurmuş ve 2003 yılında çıkılan bir dünya turunu peşinde getirmişti. Over Your Shoulder ise bir Mtv prograında fon müziği olmuştu.
    Antimatter bundan sonra 2002 yılında "Live @K13" adı ile içinde Duncan'ın Anathema'da iken yazdığı bazı şarkıların da yer aldığı bir internet albümü yayınladı. Albümlerdeki kayıt kalitesinin istenen seviyede olmayışı Antimatter'ı zorlamıştı.
    Albümde The Last Laugh, Over Your Shoulder, Psalms, Saviour, Holocaust gibi şarkıların akustik, canlı ya da demo versiyonlarının yanı sıra Lost Control, Eternity Pt.3, Alternative 4, Destiny gibi şarkılar da yer alıyordu. Bu güzel yılın sonunda ise plak ve dağıtım şirketi dertlerini halletmek isteyen Duncan, kendi firması Strange-Light Records'u kurdu. işler iyi gidiyordu.

    Çok nadiren görülen bir durum gerçekleşmiş, Metal Hammer, Rock Hard gibi dergiler Saviour adlı bu "metal" olmayan albümü incelemiş ve yüksek puanlar vermişti. Hatta bazıları Saviour'u ayın ve yılın albümü seçmişlerdi.
    Artık sırada ilk albüme göre çok farklı bir sound barındıran 2003 çıkışlı Lights Out albümü vardı.

    2003 yılına geldiğimizde Antimatter, çıkış albümü Saviour'a göre oldukça karanlık ve belli ki aceleye getirilmemiş kaliteli bir albümle, Lights Out ile geri döndü. Saviour ile Lights Out'un atmosferlerindeki farklılığı albüm kapağına bakarak dahi anlamak mümkündü.

    Mick ve Duncan bu albümde de ayrı ayrı yazdıkları şarkıları yanyana getiriyor ve yine şaşırtıcı bir şekilde uyumlu bir albüm ortaya koymayı başarıyorlardı. Albümde Lights Out, Everything You Know Is Wrong, The Art Of A Soft Landing, Expire, In Stone, Reality Clash, Dream ve Terminal adlarıyla 8 şarkı bulunuyordu ve ilkine göre genel olarak daha organik bir altyapıya sahipti.

    Albümde Saviour'un hatun vokalleri yine yerlerini almış ve Jamie Cavanagh(şimdilerde Anathema bassçısı) da perküsyonlarda gruba yardım elini uzatmıştı. Albümdeki bazı şarkıların akustik kayıtları yine grubun internet sitesine konmuştu ve açıkçası şarkıların orjinallerini dahi geride bırakacak kadar temiz ve etkileyiciydiler. Lights Out, Saviour'a göre kesinlikle hazmı zor bir albümdü ve en başta ısınmasanız dahi zamanla vazgeçilmez hale geliyordu.

    irlanda, Arjantin ve Kuzey Amerika haricinde Prophecy Records etiketiyle çıkan bu melankoli ve öfke nöbetinden sonra Antimatter, efsanevi grup Dead Can Dance için 2 CDlik bir adama albümün yapımcılığına girişiyordu:
    Dead Can Dance Tribute Album:
    (bkz: The Lotus Eaters) (2004)

    Antimatter'ın "Black Sun", Danny Cavanagh'ın ise "How Fortunate Is The Man With None" yorumlarıyla yer aldığı bu albüm halen saygıyla anılıyor.

    2005 yılına gelindiğinde ise çokça beklenen ve bu bekleyişe değen albüm, Planetary Confinement, kayıtları iki ayrı ülkede(ingiltere-irlanda) tamamlanmış şekilde piyasaya çıkmak üzereydi.
    Albüm, ilk iki albüme göre elektronik ve yapay bir atmosferden tamamen uzaklaşmış, yaylılarla desteklenmiş, akustik ve heyecan verici bir çalışmaydı. Özellikle kullanılan piyano ve kemanlar Legions gibi şarkıların etkisini arttırıyordu. Albümde; Planetary Confinement, The Weight Of The World, Line Of Fire, Epitaph, Mr. White, A Portrait Of The Young Man As An Artist, Relapse, Legions ve Eternity Pt. 23 adlarıyla 9 şarkı yer alıyordu.

    Mick kayıtlarını ingiltere, Liverpool'da yapmış, Duncan ise kayıtlar için irlanda ve Fransa'yı tercih etmişti. Burada herkese garip gelen bazı noktalar var elbette. Bu ikili biraraya geldiği ilk günden bu yana Antimatter'ın bir grup değil iki solo projenin birleştirilmiş hali olduğunu söylüyordu. Ancak açıkça zikretmek gerekirse Planetary Confinement'ın albüm kayıtlarının farklı ülkelerde yapılmış olması dinleyiciyi işkillendirmeye yetiyordu. Antimatter için ayrılık çanları çalıyor diyorduk özetle.
    Nihayetinde ikili, Antimatter'ın 4. stüdyo albümü olan "Leaving Eden" öncesi yollarını ayırdı. Duncan Patterson kişisel sebeplerini gerekçe gösterdi ve kariyerine solo projesi "Ion" ile devam edeceğini açıklamıştı. Mick Moss ise Danny Cavanagh'la beraber "Leaving Eden" üzerinde çalışıyordu. Yaptığı açıklamaya göre Mick, Antimatter şarkılarını tekrardan sahneye taşımak için bir turne düşünüyordu.
    Duncan Patterson "Ion" adıyla "Madre, Protegenos" albümünün hazırlığını yaparken, Mick Moss Antimatter adı altında albümlerine devam edecekti.

    Şimdi sırada; "Leaving Eden":

    "I have decided that Planetary Confinement is to be my departing Antimatter album. This is for my own personal reasons, (per·son·al - adj. concerning aparticular person and his or her private business, interests, or activities; intimate: "I have something personal to tell you"), and nothing to do with anyone else. Feel free to gossip and start rumours though, it will help us sell more cds and that. Good luck to Mick, and thanks to the many people who have helped and supported us for the past seven years. I'm moving on with a new project: Ion"

    2005 yılı Antimatter ve dinleyicilerine bu açıklamayla pek iyi gelmedi.
    Grubun kurucusu, eski Anathema basçısı Duncan Patterson, müzik hayatında senelerdir başına geldiği gibi ne zaman bir projesinde rahata erse, oradan ayrılıyordu. Çoğunluk Antimatter'ın yola devam etmeyeceğini düşünse de 2005 sonbaharına girilirken Mick Moss eski günlerini mumla arayan Anathema elemanı Danny Cavanagh'la beraber stüdyoya gireceklerini ve Leaving Eden'ı kaydedeceklerini açıkladı. Danny daha önce de Antimatter'ın bazı konserlerinde gruba klavye çalmış, hatta Anathema'nın A Natural Disaster albümü öncesi, A Fine Day To Exit'in de başarısızlığı üzerine Antimatter'a kalıcı olarak geçeceği dedikodusu yayılmıştı.
    Zaman ilerledi. 2006'nın sonu, 2007'nin başına geldiğimizde Mick ve Danny Leaving Eden'ı kaydetmiş ve baharda piyasaya sürmüştü. Benim için de büyük merak konusuydu albümün atmosferi. Zira Duncan Antimatter'ın daha karanlık ve ambient yönünü oluşturan isimdi. Ve evet, grubun soundu inanılmaz değişmişti bu albümde. Ama bu kadar radikal bir değişim Danny ve Mick tarafından o kadar iyi yoğurulmuştu ki trip hop esintilerinin yerini alan gitar sololarına ve baştan aşağı değişik bir albüme rağmen dinlediğinizin Antimatter olduğunu hala rahatça farkedebiliyordunuz. 2007 yılından konserden önce bunu konuştuğum Mick Moss, gitarları da kendisi yazdığı için o ustalığın sadece kendisine ait olduğuna dikkat çekmişti.

    Albümün şarkı içeriğini şöyle listeleyelim:

    1. (bkz: redemption)
    2. (bkz: another face in a window)
    3. (bkz: ghosts)
    4. (bkz: the freak show)
    5. (bkz: landlocked)
    6. (bkz: conspire)
    7. (bkz: leaving eden)
    8. (bkz: the immaculate misconception)
    9. (bkz: fighting for a lost cause)

    Dikkat edilmesi gereken şarkıları sıralamak gerekirse, ki gerekir, buna kuşkusuz albümün açılış parçası olan Redemption'dan başlamak lazım. Antimatter'ın genelde yaptığı gibi bu giriş şarkısı bir önceki albümden hatırlanabilecek bir arpej ile açılıyor. "I've walked on thin ice just to feel mystified" diye mırıldanabilirsiniz sanki Everything you Know is Wrong çalıyormuş gibi. Şarkı Mick'in vurucu vokalleri ile başlayıp Danny'nin Eternity-Alternative 4 vari soloları ile etkileyici şekilde sona eriyor.

    Hemen kendine bağlayan bir şarkı Ghosts ise listenin üçüncü sırasında. Yeni bir Angelic mi geliyordu, acaba mıydı derken rahatlatıcı bir şarkı hemen dizlerimizin bağını çözüyor. Senelerdir herkes söyler, yakında Gülşen'den bile duymayı beklediğim bir açıklamadır; "Pink Floyd, Yes ve The Who'dan çok etkilendik!". işte Roy Harper ve Roger Waters ikilisi tarafından vakti zamanında onurlandırılan Anathema'nın gitaristi bu açıklamayı havada bırakmayan öyle leziz bir solo yazmış ki, kendinizi Floyd dinliyor gibi hissediyorsunuz. Özetle düzenlemesi ve Floydian solosu ile çok iyi bir şarkı Ghosts.

    Albüme ismini veren Leaving Eden, beklenildiği üzere çok güçlü bir şarkı. Efektli vokaller ve sert sözleri ile hemen dikkat çeken şarkı adeta bir The Last Laugh etkisi yaratabilmekte. Giderek sertleşen şarkı distortion ve sololarla sona ererken Danny bunları son iki albümde Anathema'da niye ve nasıl yapamadı demekten kendimi alamadım.

    Şimdi gelelim on numaraya. Nasıl tarif edilir bilemiyorum ama bugüne kadar dinlediğim onca eser içinde iki adet enstrümental, piyano partisyonlu şarkı beni benden almıştır burası kesin. Biri Pain of Salvation şaheseri Pluvius Aestivus iken diğeri de tam olarak bir resital diyebileceğim The Immaculate Misconseption. Herhangi bir grubun bunun kadar kaliteli, etkileyici ve şaşırtıcı bir eser ortaya koymasının çok zor olduğunu biliyorum ve albümü internetten sipariş edin, Akmar'da arayın ama ne yapıp edin orjinalinden güzel bir ses sistemi eşliğinde dinleyin bu şarkıyı diyorum.

    Özetle, Antimatter'ın Duncansız ve Dannyli ilk, nihayetinde dördüncü stüdyo albümü Leaving Eden, kesinlikle alınası, koleksiyona katılası ve uzun yıllar dinlenilesi bir şaheser. Efsane ölmedi irlanda'da yaşıyor, melankoli yarışında bayrağı Moss taşıyor. Şu sıralar Duncan, Ion'un ikinci albümü ile uğraşırken bir yandan da Mick Moss ile dünyayı turluyor. Herkes mutlu, herkes mesut.
    6 ...