bazen yapasım geliyor bunu, ardından da ölü taklidine başvurmak. ama zor be, döverler adamı, korkuyorum.
ablamız-abimiz binmiş otobüse, ücreti de binerken vermemiş, koltuk sevdasına düşüp kapıvermiş sıcacık cam kenarını. otobüs biraz yol alıyor ben biniyorum... binmeme takiben bu abla-abi elini (cüzdanı-çantası)na ** atıyor, çıkartıyor parasını. vücudunu öyle bir şekle sokuyor ki, "bakın arkadaşlar bu yer benim, şöföre para verip dönücem" mesajını vererekten kalkıyor yerinden.
işte o an, acı bir düşünce saplanıyor beynime, aklıma çıplak kızları, 8-0 lık liverpool mağlubiyetimizi, duştan yeni çıkmış bülent ersoy'u falan getirmeye çalışıyorum, uzaklaş düşünce, git buralardan... vücüdum o koltuğa doğru iradesiz adımlar atma girişimlerine giriyor, lan dur diyorum nereye... tam oturucam, kıçım zemine doğru yaklaşıyor, oturdum, oh be koltuk ne güzel. ahah abla kaptım yerini... pat! bitiyor hayaller, sıyırılıyorum düşüncelerden. derken abla-abi para üstünü alıp tekrar oturuyor koltuğuna. böyle bir de kalçayı sağa sola sallama olayına giriyor, iyice ısıtıyor mekanını. mutlu huzurlu devam ediyor yoluna...
peki ben?
tutunuyorum soğuk demirlere, uykuya dalarken dizlerimin bağı çözülüyor, düşer gibi oluyorum. ardından bir toparlanma gayreti, hiçbir şey olmamış havasında saatime şöyle bir bakıyorum; daha 15 dakika var... insanlar yumuşacık koltuklarında bana içten içe gülmekteler. o sessiz gülüşmeler, kahrediyor gençliğimi...