seyyid kutubun islamın militanlaşmasında rolü çok büyüktür. vatandaşı olduğu mısır ve amerikan hükümetlerini lanetleyip, cihadı militanlaştırmış, enver sedatı öldüren teröristlerden usame bin ladine kadar bir çok islamcı terörist için fikir kaynağı olmuş buda ona dünya çapındaki islami şiddet hareketlerinin babası unvanını kazandırmıştır. hasan el benna ve mevdudinin fikirleri nasıl kendi dönemlerindeki sosyal ve politik sorunlarla bağlantılıysa kutubun fikirleri de içinde bulunduğu dönemden etkilenmiştir. mısırda, nasırın 1950 ve 1960larda müslüman kardeşler örgütüne karşı uyguladığı bastırma hareketleri kutubu el-benna ve mevdudi’nin ideolojilerini silahlı ve ihtilalci bir harekete dönüştürmeye itmiştir. kutub, benna ve mevdudinin fikirlerini alıp yeniden şekillendirmiş ve müslümanları, humeyniden bin ladine kadar etkileyip radikal hareketlenmeye itmiştir. seyyid kutub kendisinden önce gelen ibni teymiye gibi müslüman toplumu iki kısma ayırmıştır: inanlar ve inanmayanlar. onun için gri yoktur, olaylar ya siyahtır ya da beyaz. bu ikisinin arasında başka bir grup var olamaz. bu yüzden mevcut olan bu inançsız ve çürümüş toplumda müslümanlardan oluşan bir grup oluşturulması gerektiğine inanmıştır. islami bir devlet kurmak ilahi bir emir olduğundan, kutuba göre bu yönde çalışmak bir seçenek değil. müslümanlar için yerine hemen getirilmesi gereken bir emirdir.
mısır hükümetinin baskıcı rejimi neticesinde islamın tam bir felaketin kenarında olduğuna inanan kutub, cihadı bu durumdan kurtarmak için tek çare olarak görmüştür. zira cihad islam karşıtı hükümetler ve batı ve doğudan gelen kolonileşme akınlarına karşı müslümanların kullanabilecekleri tek silahtır. bu fikre karşı gelen müslümanlar bile allahın düşmanı sayılmalı ve diğer allah düşmanları ile birlikte öldürülmelidir. seyit kutup da aynı benna ve mevdudi gibi, haçlı seferleri, kolonileşme ve soğuk savaş tehditleri nedenleriyle, batıyı islamın düşmanı ilan etmiştir. kutub kendinden önce gelenlerden bir adım daha ileri gidip, düşman dünyasını batılı değerlerle yöneten müslüman elitleri ateist ilan etmiş ve onlara karşı bütün gerçek inananları cihada çağırmıştır. hatta bu islam dini"" isimli eserin insanların arasındaki farklılığın ırk ve milliyet yerine dine dayandığını söylemiş ve insanları öldürmenin tek ahlaki yolunun dini savaş yoluyla olabileceğini söylemiştir. bu açıklama bir çok kişi tarafından kullanılabilecek açık bir çek niteliğindedir, zira bu yorum sayesinden kendi dininden olmayan, yani müslüman olmayan, her insan zaten farklı bir kategori içinde tanımlanmış ve onları öldürmek ve hatta dini savaşla öldürmek ahlaklı bir hareket olarak ilan edilmiştir. seyyid kutubun fikirleri, müslümanlığı şiddeti araç olarak kullanan bir yöne doğru döndürmüş ve bu radikal fikirler çok taraftar bulmuştur. örneğin; ayetullah humeyni cihad çağrısı yarken kutubun fikirlerinden hareket etmiştir.
feryal kalkavan, "dinler ve şiddet ilişkisi; 11 eylül örnek olayı" isimli eserende soyle buyurmaktadir;
"günümüzde terör uygulamayı meşru gören ve uygulayan müslüman örgütlerini iyice anlamak için, bahsettiğimiz düşünürleri iyice tanımamız gerekmektedir. çünkü tüm bu örgütlerin lider kadrosu ibni teymiyenin, mevlana mevdudinin, hasan el-bennanın ve seyyid kutubun birinden veya birçoğundan esinlenmiş ve onların düşüncelerini ideolojileştirmişlerdir. saydığımız bu düşünürlerin fikirleri dini kendi yorumlamalarıyla oluşturulmuştur. din için yapılmasının kutsal olduğunu iddia ettikleri eylemler aslında içinde bulundukları sosyolojik, politik ve siyasal etmenler sayesinde şekillenmiştir. ibni teymiye ile başlayan bu süreç toplumları ikiye ayırıp; inançlı ve inançsız olarak tanımlamış ve insanların "kafir' adlandırılmasının kapısını açmıştır. bu kesin ayrımdan kafir olarak adlandırılan grup veya kişiye karşı kutsal savaş uygulamak daha kolaylaşmıştır. örneğin; 11 eylül saldırısını düzenleyen grubun önemli bir kısmının suudi arabistan vatandaşı olduğunu biliyoruz. suudi arabistanda hakim olan görüş vahhabiliktir. vahhabiliğin kurucusu olan ibni abdal vahhabın ise ibni teymiyeden etkilendiğini biliyoruz. kısaca, 11 eylül saldırısını düzenleyenlerin küçük yaşlardan beri zihinlerini dolduran bir sistemde bu şahsın etkileri yadsınamaz." (Feryal kalkavana tesekkur ediyoruz.)
mevdudinin, bennanın ve kutubun müslüman toplumların geri kalmışlılığını batıya bağlamaları ve müslüman toplumların başkaldırısını cihad kavramıyla ifade etmeleri, şiddeti bir araç olarak gören müslüman grupların ideolojilerini oluşturmuştur. burada dikkat etmemiz gereken en önemli noktalardan biri şiddetin sadece din adına kullanılmadığını belirlememizdir. batılıların müslüman topraklara gelişi ve müslümanları sömürdüklerine olan inanç, şiddetin kullanılmasının asıl sebebidir. dini söylem ise müslüman kitleleri harekete geçirecek araçtır, çünkü bu toplumların yaşadığı coğrafyada hem kitleleri bir araya getirmesi, hem de harekete geçirmesi açısından en belirli faktör islam dinidir. bu dediğimizi doğrulayacak delillerden biride; bu kitlelerin şiddeti batıya ve batı yanlısı müslümanlara yönlendirmeleri fakat bir japonya gibi dini inanç açısından hıristiyanlık dininden müslümanlığa çok daha ters olan bir topluma yönlendirmemeleridir. o zaman şu tespiti yapmalıyız ki müslüman grupların uyguladığı şiddete din başlangıç sebebi ve amaç değildir, fakat aradaki bir araçtır. başlangıç noktası batı ile olan çatışmalardır. amaç ise batıyı yenmek veya intikam almaktır.
edit: 11 eylul saldirilarinin abd tarafindan birzat duzenlendigine inanmak isteyenler buna inanabilirler. bunun yaninda soyle bir ayrimin farkina varmak lazimdir; bu saldirilarin karar alicilari ile bu saldirinin uygulayicilari ayni kisiler midir? din disinda insanlari intihar etmeye motive edecek ne vardir?