terorizm

entry11 galeri
    4.
  1. "siyasal amacli siddet eylemi" olarak tanimlanan terorun, kime ve neye gore teror oldugu/olmadigi konusunda mevcut tartismalara son noktayi koyan, uluslararasi sistemde hala birinci derecede aktor rolunu koruyan devlet erkinin, "bakiniz sevgili dunya iste bu yapilan eylem terordur ve bunlari yapanda teroristtir" iddasini, temel ulusal guc unsurlari ile besleyebilmesidir. hatta ve hatta askeri guc, siyasal guc ve ekonomik guc ile birzat kendisi teror eylemlerinde bulunan bir devlet, bu eylemleri bahsi gecen guc unsurlari ile mesrulastirabilir.

    ornegin; israil filistin arasinda yasanan catismalarin, asimetrik guc gerceginin en yalin hali ile gozumuze batmasina ragmen, dunya kamuoyunda hamas, hizbullah, el-fetih (diger ikisine mukayese edeceksek nispeten) teror orgutu olarak algilanabilmektedir, kendi halki tarafindan legal bir sekilde iktidara getirilmis olsalarda.

    bu perspektiften bakildigi zaman, sovyetlerin cokusu ile birlikte iki kutuplu sistemin ayakta kalan tarafi abd hegemonyasini dunyaya dayatmak icin bir bahane daha dogrusu mesru bir gerekceye sahip olmasi gerekiyordu. her ne kadar bu gerekce birlesmis milletler ve dunya kamuoyu tarafindan makul bulunmamis olsa bile, bugun afganistan ve irak isgal altindadir. abd ekonomik guc unsuru ile kendi kendisine finansor, siyasal guc unsuru ile demokrasiyi ve batililigi, kadim topraklara dayatan bir diktator, nukleer olarak tartisilabilir ama konvansiyonel ve teknolojik olarak tartismasiz dunyanin en iyi ordusudur.

    genel olarak dunyada ki enerji denklemi, spesifik olarak petrolde ki fiyat manivelasini ele gecirmek gelecek yillarda kimin terorist ve neyin teror oldugu konusunda belirleyici olacaktir.

    terorun ve teroristin tanimindaki muglaklik sayesinde her ulkenin kendi cikarlari ugruna kullandigi bir teror ve terorist tanimi mevcuttur. ulkenin capi buyudukce, terorun mevcudiyetinin etki aloanida buyuyecektir ki adina global war on terrorism denebilsin. Kimden bahsediyoruz? Elbette ABD'den. Ama arada cok ince bir nokta vardir ki bunu kavramak, siyaset biliminin ve uluslararasi iliskilerin temel mantiklarindan birini anlamaya esdegerdir.

    ulkelerden beklenen ahlaki tavir ile bireyden beklenen ahlaki tavir ayni degildir. ulkeler vahsi yasamdaki gibi var olmak icin, kendi cikari icin her turlu ahlaksiz eyleme girisme hakkina sahipken bu bireyler bazinda boyle degildir. yani devletler arasindaki iliski bireyler arasindaki iliski gibi degildir. tipki vahsi yasamda guclu olanin ayakta kalmasina ve hukmetmesine dayalidir. hatta niccolo machiavelli isimli kardesimiz gore -ki kendisi siyaset biliminin babalarindandir- egerki sen bir devletin vatandasi olarak o devletin kendi varligini surdurmesi ve egemenligini artirmasi icin giristigi hukuk ve ahlakdisi eylemleri sorgulamaya kalkisirsan o zaman senden daha ahlaksiz biri yoktur. pezevenklik yapamazsin. milyonlarca insanin hayati sozkonusu iken sikmisim ahlaki. ulan devlet yok olunca ahlak neye yarar yavsak demektedir. sinirli bir abimizdir. realistir. oyle ask mesk olaylarini duygusalligi pek sevmez. ama tabi zaman geciyor devir degisiyor. o yuzden simdi artik eskisi gibi salt guce dayali politikalar uygulayamiyorsun.

    uygularsin uygulamasina ama baska devletlerin bundan gordugu zarardan, daha fazla sorumlu oldugun bir dunyada yasiyorsun artik. dikkatli ol da bir tarafina girmesin.
    0 ...