hani sovyetler yıkılana kadar abd'nin bir takım şeyleri güçlü tutabilmek için sürekli komünizm'e karşı savaşması, gerillalarla mücadele etmesi, alakasız ülkelere bile bu nedenle savaş açması, çeşitli medya organlarında komünizmi tu kaka ilan etmesi gibi bir şey. uzay yarışına harcanan milyar dolarları bile komünizma bağla geç.
insanların fazlasıyla islam'a yönelmesini engellemek amacı ile islam ile terörü birleştirme amacı güden küresel politikalar ile islamafobi gibi islam'ı yok etmeyi kendine düstur edinmiş anlayışlar ortaya çıkartılmıştır. 11 eylül saldırıları bunu arşa çıkartan unsur olmuştur, iki uçağı Allahuekber diye binalara çarp yeterli. ama ne hikmetse adamların askeri geçmişini ele aldığınızda afganistan ve ırak'ta görev almayı ülkeleri için savaşmak olarak gördüklerini görebilirsiniz. çökmüş islam ülkelerinde doğal kaynakları sömürmeyi, kadınlara tecavüz etmeyi "ülkeleri için" bir şeymiş gibi anlatıyor bu adamlar.
neyse siz islam coğrafyasındaki ülkeleri ne kadar dibe batırsanız da, ne kadar "oraya özgürlük getiriyoruz" deyip, sömürüp yok etmeye kalksanız da, islam kendini insanlık içinde yayacak bir yol mutlaka buluyor.
peki sözde siyasal islam ne? bir ülkenin iktidarının islam'i değerlere sahip çıkması, onları koruması. bir saniye ya, bu ülkenin çoğunluğu müslüman değil mi? evet, peki bundan yola çıkarak müslümanların hayatını kolaylaştıracak adımlar atan bir iktidar olması anormal mi? tabi ki değil. üstelik o iktidar islam'a aykırı olsa bile hiç bir zaman insanların kişisel hak ve özgürlüklerine müdahale etmemiş. bir x ülkesindeki gibi o kişilere baskı uygulamamış. onların içmesine, s.çmasına karışmamışsa islami bir baskıdan söz edebilir miyiz? edemeyiz. anca hayal edebiliriz, veya öyle olduğuna kendimizi inandırabiliriz işte. bu son dediğimi yapan ruh hastası bir kitle var bu ülkede.
yani devletin dini olamaz tamam ama devlet din düşmanı da olamaz bu mantıkla. zaten devlet ilkemiz olan laiklik de tam olarak bu iki şeydir.
"Laiklik veya laisizm (Fransızcadan: laïcité), devlet yönetiminde dinin veya dinsizliğin referans alınmamasını ve devletin din veya dinsizlik karşısında tarafsız ve tepkisiz olmasını savunan ilkedir.
Fransızcadan Türkçeye geçmiş olan "laik" sözcüğü, "din adamı olmayan kimse; din adamı dışında kalan halk" anlamına gelen Latince "laicus" sözcüğünden gelmektedir.
Atatürk'e göre lâiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir."
bizim ülkemizdeki laiklik yıllarca inançlı kimselerin inançları gereği yaşamalarını engellemek amacıyla, onların vatandaşlık haklarını gasp etmekle sonuçlanmadı mı? binlerce insanın eğitim hakkı türban denilerek gasp edilmedi mi? bu durumda dine veya dinsizliğe karşı bir tarafsızlıktan bahsedebilir miyiz? bahsedemediğimize göre ülkemizin laikliğini de tartışabiliriz. hadi buyrun. ayrıca adamlar Atatürk'ün o "çok basit" ifadesini bile anlamamışlar. ama sorsan en fanatik atatürkçü onlar.
hadi buna yaklaşık 24 yıllık iktidarında öyle bir planı olduğuna dair tek bir emare vermediği halde "şeriat getirme, ülkeyi iran'a dönüştürme" paranoyasını da ekleyelim.
sözün özü siyasal islam tam bir paranoyadır. koca Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir başörtüsü ile yıkılacağına inanan akılsızların, sürekli demokrasiden, özgürlükten, eşitlikten bahseden ama eline fırsat geçtiğinde kendinden olmayanın vatandaşlık haklarını gaspeden, onlara zulmeden vicdansızların, ülkenin ekonomisini ekmek yerine rakı fiyatları ile hesaplayan siyasal başka bir şeyci olanların paranoyasıdır.
not: bir müslüman olarak benim, islam ile ilgili mevcut devlet politikasında eleştireceğim bir kaç kalem şey vardır. ancak siyasal islam denilerek ülkenin temellerine ters bir şeymiş gibi ifade edilmesini doğru bulmuyorum. bir ülkenin yönetiminin inançlılara destek olması laikliğin ta kendisidir çünkü. Atatürk'ün dediği gibi...