hiç dalga kıranlarda kırdırdınız mı göz yaşlarınızı?
üşümenin hasretini yaşadınız mı?
siz bir yaz akşamı, genciyle yaşlısıyla güle oynaya çekirdek çitlettiniz mi dalga sesinde?
gitar çalanınız oldu mu?
sahil yolunu takiben yazlık-şehir arası mekik dokudunuz mu?
kumsalda hiç öpüştünüz mü?
mutfağınızdan denizi görüp, üstündeki bulutlardan resim çizdiniz mi hiç?
çok şanslıyımki sahil kenarında olan bir şehirde büyüdüm, dilediğimce denize girdim, kumsalda top oynadım, yine kumsalda; kız tavladım, yazlık ortamını tattım, bisikletimle denize girip zincirlerini paslandırdım, terliklerden kale yapıp minyatür kale maç yaptım, bunları yaparken yine kız tavladım.
düşünemiyorum, acaba sahil ve deniz olmasaydı şu an neyi savunan, neyden hoşlanan, neyle büyümüş olan bi insan olurdum?
bu dingin adamın yerinde belkide aksi, saçma sapan biri olmuş olurdu?
dinginlik? dinlendirir deniz beni..
dağlar arasında bir şehir, havası kurak, su birikintisinden deniz tesellisi edinmiş bin kişi, akay'ından inerken "belki görürüm be" diye düşünen bünyenin yaşadığı hayal kırıklığı denize olan sevgisiyle. kocatepenin ihtişamı bile yatıştıramaz o özlemi..
denizi olmayan bir şehirde yaşamak, yağmurunda bile ıslanmamaya, yazında terlememeye, tutkuyla aşık olmamaya benzer..
denizi olmayan bir şehir, memesiz kadına benzer. ****