Para, insanın hem en büyük hayali hem de en ağır yükü. Küçük bir kâğıt parçası ya da metalden bir yuvarlak aslında. Ama elindeyken güvende hissedersin, yokken içini kemiren bir kaygı başlar. Çünkü para sadece harcanan bir şey değildir; hayatın her alanına sinmiş görünmez bir güçtür.
Kimileri parayla mutluluğun satın alınamayacağını söyler ama parasızlık, mutsuzluğu fazlasıyla getirir. Bir fatura ödenmediğinde, market raflarında bazı şeyleri sadece izlemek zorunda kaldığında, bir yere gitmek isteyip de masrafını düşünmek zorunda kaldığında bunu anlarsın. Para, hayatı kolaylaştırır ama aynı zamanda seni ona bağımlı hâle getirir.
En ilginci, paranın insan ilişkilerini nasıl değiştirdiğidir. Çok paran varsa etrafında bir sürü insan olur ama gerçekten kaç tanesi senin için oradadır? Paran yoksa, yalnız kalırsın ama yanındakilerin samimi olup olmadığını anlaman kolaydır. Para bazen bir anahtar gibi; kapıları açar ama ardında ne olduğunu asla garanti etmez.
Ve her şey dönüp dolaşıp para için yapılır. Sabahları işe gitmek, bir şeyler öğrenmek, hayaller kurmak bile bir noktada onunla bağlantılıdır. Çünkü para, sadece bir değişim aracı değil, aynı zamanda zamanın karşılığıdır. Ömründen harcadığın saatlerin bir yansımasıdır. Ve belki de en acı olanı, insanın para kazanmak için yaşayıp yaşamaya zaman bulamamasıdır.