bir ülkede her 20-25 yılda, nesil değişir. yeni bir nesil var olur.
örneğin atatürk 15 yıl yönetmiş ve bu yönetim döneminde bir nesil var etmiştir. cumhuriyetçi, laik, ilerici, aydın. bu nesil büyük oranda büyük şehirlerde mevcutken kırsala, bozkıra, köylere yansımamıştır. çünkü dönemin imkanları kısıtlıdır.
ancak akepe dönemi geçmişten gelen birikimle birlikte daha fazla imkana gebe olmuştur. üstüne teknolojik gelişmeler iletişim gücünü neredeyse sonsuza ulaştırmıştır. anlık olarak görüntünü, sesini her yere ulaştırman mümkün haldedir.
böyle bir düzlem içerisinde akepe döneminde var olan nesli ele aldığımızda. akepenin sözüne ettiği, arzuladığı nesil ile taban tabana zıt bir nesil ortaya çıktığı kimsenin, hatta kalleş satılık bir trollün dahi inkar edemeyeceği bir gerçektir.
gençler arasında inançsızlık en çok akepe döneminde yayılmıştır.
başörtülü kadınlar seküler dünyaya en çok akepe döneminde adapte olmuş, yine bu kadınlar arasında atatürkçülük fikri en çok akepe döneminde yayılmıştır.
hatta kendi ağızları ile " yeşil kemalistler yarattık " sözleri bunun ispatıdır.
tüm bu veriler ışığında şapka öne konularak düşünüldüğü takdirde;
akepe dönemi, atatürk'ün en çok anıldığı ve özlem duyulduğu dönem olmuştur.
atatürkçü sayısının en çok artışa geçtiği dönem olmuştur ( her yıl anıtkabir ziyaretleri rekor kırmaya devam ediyor )
başörtülü genç kızların atatürk'e sevgi, saygı beslediği bağlılığını artırdığı dönem yine bu dönem olmuştur.
gençlerin dinden uzaklaştığı, araya mesafe koyduğu, dinsizleştiği dönem yine bu dönem olmuştur.
o halde. akepe bütün bu sonuçların var olmasını nasıl sağlamıştır?
benim gözlemim şu.
akepe bir " benden olan " anlayışı inşa etti.
bu anlayış en başta, imam hatip üzerinde oluşturuldu. toplumun bütün kesimlerini ele almak yerine, özel bir kesime odaklandı.
imam hatipliysen, akepe gözünde diğer herkesten üstünsün.
toplum bu ayrımı, ayrıştırmayı gördü, gözünden kaçmadı.
bu sınıflandırmalar, kast sistemleri, toplumu birbirinden ayrıştırma süreçlerinin tümü özellikle gençlerde ters tepti ve " ben senden değilim " diyenlerin sayısı artışa geçti.
biz dini temsil ediyoruz ' altmetnini yaymaya çalışan akepe, tüm bu propagandaları yürütürken arkaplanda yolsuzluklar, hukuksuzluklar ve daha bi dünya şeyle anılmaya başladı.
bunlar yaşandıkça toplumda dinden soğuma hızı artışa geçti.
dinden soğuma artışa geçerse dünyaya bağlanma hızı da doğal olarak artmaya başlar.
yani uhrevi dünya, öbür taraf değil artık bu dünya ile ilgilenmeye başlar insanlar.
bu sorgulama yapıldığında, başka kim bu dünya ile ilgileniyor ' sorusu ortaya çıkar zihinlerinde.
bu sorunun yanıtı da elbette atatürk idi.
atatürk daima bu dünya ile ilgilenmiş ve dini konuları diyanet vb. kurumlara bırakıp din ve devleti ayrı tutarak yönetimini dünya anlayışı ile gerçekleştirmiştir.
" Biz, ilhamlarımızı gökten ve gâipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. "
ilhamını doğrudan hayatın kendisinden, dünyadan alan bir anlayış dinden uzaklaşanlara daha mantıklı, makul gelmiş ve onlar da bu anlayış içinde kendilerine yol gösteren, ışık tutanın etrafnda toplanmaya başlamışlar.
özetle.
akepe'nin çuvallamasının asıl nedeni, bir yandan dini kullanırken diğer yandan din ile taban tabana zıt olan konuların içinde anılır, görülür olmasıdır.
bugün bile muhaliflere sayısız haksız, hukuksuzlukların arkasında yine akepe imzası var.
hiçbir dindar, gerçek müslüman bu yaşananları doğru bulmaz çünkü ben müslümanım diyen insan doğrudan, hakikatten yanadır.
ancak akepenin temsil ettiği zihniyet yalnız ve yalnız " benden olan " anlayışına sahiptir. akepeden olmak için de dindar olmana bile gerek yoktur. sadece ' biz ne söylüyorsak tek gerçek o'dur. ' düşüncesini benimsemen kafidir.