öncelikle "hayvansı" sözcüğünün insan güdülerindeki vahşete, soğukluğa, kadir kıymet
bilmezliğe, salt ego tatmin etmeye yönelme anlamında kullanıldığını belirterek, her müminin
sağlam kafayla düşündüğünde eğreti olacağı mahlukların tanımına geçiyorum.
en basit ifadeyle ne dine ne de kendilerine saygısı olmayan, oruç tutmak için oruç tutan, birkaç
saat aç kalınca kendini bir bok yapmış sayıp havalara giren tatlı su müslümanları.
ama kabahet onların değil. bu gelenek görenek eğitim küçük yaşlarda kazandırılmalı. aile
tarafından verilmeli bu terbiye.
ulan allahın açı, varoşu, azıcık daha sabretsene, bu kadar beklemişsin iki-üç dakika allaha minnet
okumadan ne diye girişiyorsun önündeki nimetlere, sığır ya! bakın ilahi olan ya da olmayan tüm dinlerde ritüel öncesinde allah'a, tanrı'ya, ya da işte sıyırmışlar neye tapıyorsa put, bisiklet zili
ya da merdane, ona şükran sunulur, kısa bir dua okunur.
"yüce isa ve meryem adına tanrı sizi korusun. matta markos yuhanna'da cennetin bahçelerinde
doğmayan güneşler var. ışıklı kapıda sancak diken azize, yolundan dönme sakın, kutsal şarabın mihrabı üzerine yemin et ki kasıklarında esen meleklerin nefesi olsun".
örnekleri çoğaltmak mümkün... ilahi olmayan ve latince söylemler barındıran dinlerde bile var bu
adet: oooo. maksetmo yareti uraba. donkarasi poalimi, orto, orto samadakre miyazi; bai ouandeska..
zor mu geliyor lan "allahım sana inandım sana sığındım hamdolsun verdiğin nimetlere afiyetle
deyip, ölmüşlerin ruhuna iki fatiha üç amentü okumak" ya git işine be. bu mu lan ibadet etmek...
kapanı açılınca saldıran fareler gibisiniz, hayvan gibi yiyeceklere yumuluyorsunuz, yazık lan,
valla yazık. biraz manevi değerleriniz olsun. uhrevi takılın.