"işte bu hakîkat noktasında, îmâna karşı gelen kâfirlerin ve münkirlerin kesretinin ve zâhiren çokluğunun kıymeti yoktur. Ve mü’minin yakînine ve îmânına hiç tereddüd vermemek lâzım iken; bu asırda Avrupa feylesoflarının nefy ve inkârları, bir kısım bedbaht meftûnlarına tereddüd verip yakînlerini izâle ve saâdet-i ebediyelerini mahvetmiş. Ve insandan her günde otuz bin adama isâbet eden ölümü, mevt ve eceli bir terhîs mânâsından çıkarıp îdâm-ı ebedî sûretine çevirmiş. Kapısı kapanmayan kabir, dâimâ îdâmını o münkire ihtâr etmekle lezzetli hayâtını elîm elemlerle zehirliyor. işte, îmân ne kadar büyük bir ni‘met ve hayâtın hayâtı olduğunu anla!..."