öncelikle laiklikle başlamak lazımdır ki; laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması değil, aksine dinin devlet kontrolü altında olmasıdır.türkiye'de de diyanet işleri başkanlığı başbakanlığa bağlı kuruluşlardan biridir.din adamları devletçe atanır, imamların maaşı devletçe ödenir.devlet kontrolü dışında din eğitimi yasal sınırların dışında yer alır.din ve devlet işlerinin mutlak ayrımı sekülarizmdir ki; ülkemizde mevcut değildir.cumhuriyet tarihinin de en önemli gerilimlerindendir din devlet çatışması.cumhuriyetin ilk yıllarından beri din, devletin ve ordunun kontrolü altında "şeriat tehlikesi"ne karşı baskı altında tutulmuştur.(şeriat tahlikesi tamlamasının tırnak içerisinde gösterildiğine dikkat çekerim.)
hepimiz biliyoruz ki; dükkanını geçici olarak terk eden esnaf "birazdan dönücem" yazısı değil, "cumadayım" ya da "namazdayım dönücem" yazısı asar.oysa gösteriş değil midir bu yaptığı?ibadetin, sadakanın gizli saklı yapılanı makbul değil midir?dini sömürüye çok da yabancı değiliz heralde.
siyasal tercihler ülkemizde ve benzerlerinde din ile paralellik gösterse de bir siyasetçinin veya herhangibirinin namazının sahihliği için söylenebilecek tek şey;