Toplumsal gelişmelere göre şekillenmiştir.
ilk çağlarda basit bir sopa, taş ile başlayan yolculuğu madenlerin keşfine ve işlenmesindeki ilerlemelere kadar basit düzeyde kalmıştır. Sonrasında avcı ve göçebe toplumlar yay ve ok gibi menzilli silahlarla daha bireysel savaşı da içeren silahlara yönelirken, savaş için bir araya gelmiş köylülerin en etkin kullanımı mızrak ile olmuştur.
Kılıç ise yaygın düşüncenin aksine herkeste bulunmazdı. Tıpkı metal plaka ya da zincir zırhların yapımı için gereken metalin zor üretilmesi ve az bulunmasından dolayı azdı.
Onun yerine sivri keskin bir kamanın bir çubuğun ucuna bağlamak çok daha ekonomiktir.
Ordular da aynı şekilde çok uzun zamanlar milletin ordusu olmaktan uzaktı. Bu işi profesyonel yapan kişiler ve aileler vardı. Babadan oğula geçen bir durum da söz konusu idi. En eski dönemlerde eldeki erzakları koruma güdüsü ile vücut olarak dayanıklı güçlü kimseler bu göreve getirilir, onun iş gücündeki kaybı ve iaşesi korunanlarca giderilirdi.
Günümüze kadar çeşitli atılımlar olmuştur. Metalürjinin ilerlemesi, barutun önce toplarda ve sonrasında tüfeklerde kullanımı, çok geç dönemde de dumansız barutun icadıyla artış geometrik şekilde gerçekleşmiştir.
Tüm muhteris insanlar gibi yöneticilerin de tek seferde tüm savaşları kazanacak mucize silah arayışı olmuştur. Buna cevap bazen top, bazen tüfek bazen de atom bombası olmuştur ama savaşın doğası gereği bu hiçbir zaman mümkün olmamıştır. Her saldırı silahına karşı bir savunma silahı her zaman icat edilmiştir.
Gelecekte de yine aynı düşüncelerle üretilecek silahların barışı sağlama gibi bir amacı olmayacaktır.
Yine de barış isteyen savaşa hazırlanmalıdır.