gerçekliğini düşündüren en temel deneylerden biri, çift yarık deneyidir.
bu deneyde, bir foton iki yarıktan geçirilerek yarığın arkasındaki levhada oluşan iz takip edilir.
gözlemci, yani bu deneyi takip eden birisi varsa (orada olması gerekmez, kameradan izlemesi de geçerli) foton yarıktan direkt arkaya geçer. düz bir hat halinde.
ancak gözlemciyi ortadan kaldırdığında, foton madde formundan dalga formuna geçiş yapar. bu defa arkada düz bir hat halinde değil dağınık halde bir iz oluşur.
deney aynı deneydir. tek fark, bu deneyi gözetleyen birinin olmayışıdır.
bu mantığı simülasyon teorisine uyarladığımızda, kaynakların verimli kullanılması/optimize edilmesi sonucu çıkarılabilir.
bir sistem, ne kadar çok işi ne kadar az kaynakla ortaya koyarsa o kadar verimli olur. hızlı çalışır, sorun yaratmaz.
optimizasyondan ne kadar uzak, ne kadar fazla kaynak gücü tüketirse o kadar hantallaşır, gelişime değişime sorunsuz çalışmaya o denli uzaktır.
bu teorinin gösterdiği yol incelendiğinde canlıların var olmadığı alanlarda tüm maddelerin dalga formuna dönüştüğü, bu sayede simülasyonu yaratanların sahip olduğu kaynakların olabildiğince az kullanıldığı haliyle dünyanın mümkün mertebe en verimli şekliyle var edildiği sonucu anlaşılabilir.
madde ise muhtemeldir ki çok daha fazla yer kaplayan, kaynak tüketen bir unsurdur.
bu sorunu çözmek için, gözlemcinin olmadığı her alan, her ortam dalgaya dönüştürülerek sistemde tutulur.
gözlemci (bir karınca bile olsa) ortaya çıktığı anda tüm bu dalga, yeniden maddeye dönüşür.