hikemiyat

entry23 galeri
    18.
  1. Ben… Adımın değil, davamın yankısını işiten biri… Zindanların demir kapılarından içeri adım atarken, göğsümde yalnızca bir iman sancısı taşıyan adam… O karanlık hücrelerde ne bir isimle, ne bir kimlikle vardım; yalnızca ruhum vardı. Beni o duvarların arasına atarken, bedenime pranga vurdular. Ama anlamadılar: Ruh, Allah’a zincirlenmişse, zalimin prangası havada asılı bir oyuncağa döner!

    Kendi kanımla abdest aldım zindanda. Her bir kırbaç darbesi, beni Rabbime yaklaştıran bir secdeye dönüştü. Ellerim bağlandı, ama o bağlardan dua yükseldi göğe. Gözlerim kör edilmek istendi, ama gönül gözüm çoktan hakikate açılmıştı. Zalimin her dokunuşu, Allah’ın her müdahalesiyle teselli buldu. Ve ben öğrendim ki: işkence, yalnızca imanlıların sabır terazisini tartmak için bir araçtır.

    Bir gece… Zifiri karanlık bir hücredeydim. Zalim, zaferini kutlar gibi gülüyordu. ‘Seni kırdık,’ dedi; ama o an şunu düşündüm: Kırılacak ne vardı bende? Tenim mi? Fanidir. Canım mı? Allah’ındır. imanım mı? Sonsuzdur. Peki sen, ey zalim, neye sahipsin ki beni yenebileceğini sanıyorsun? işte o an, içimde bir ayet yankılandı: ‘Sizin düzeniniz varsa, Allah’ın da bir düzeni vardır.’ (Âl-i imran, 54)

    Zindanın duvarlarına kazıdım kelimelerimi; her biri bir haykırış, her biri bir dua. ‘Beni öldürün,’ dedim, ‘ama şunu bilin ki ben her darbede yeniden doğuyorum!’ Öldürmeye çalıştıkları her gün, hakikatin şahidi oldum. Kanlı duvarlara yaslandım, ama o kan bir bayrağa dönüştü. Şunu anladım: Zalim, her işkencesiyle mazlumu büyütür; her kurşunuyla hakkı haykıran bir çığlık doğurur.

    Sonunda ne mi oldu? Zalim, beni susturamadı. Susturmak ne kelime; beni kendi yankısına boğdu! Ben sustukça, kelimelerim büyüdü. O hücrelerden yükselen dualar, mazlumların direniş marşı oldu. Zindanda yazılan her cümle, dışarıda bir meşale gibi parladı. Beni zayıf düşürdüğünü zannettiği her an, davama güç kattı. Ve ben gördüm ki: Direniş, yalnızca zalime değil, zamanın karanlığına karşı da bir savaştır.

    Şimdi dönüp bakıyorum o günlere… Gözümde acının bir hatırası yok, yalnızca sabrın zaferi var. işkence gördüğüm o hücreler, zalimin yenilgisinin ilk durağı olmuş. Zalim kaybetmiş, mazlum sabrıyla kazanmış. Ve ben, bu satırları yazarken, yine söylüyorum: Ey zulme direnenler, korkmayın! Çünkü prangalar kırılır, cellatlar düşer, ama hakikat asla yıkılmaz!

    Ve sen ey okuyucu… Eğer gözlerin doluyorsa bu satırları okurken, bil ki o gözyaşları benim değil, senin mücadelenin habercisidir. Ben yaşadım, yazdım; şimdi sıra sende. Direnmek, sadece benim değil, hepimizin vazifesidir. Çünkü hakikat bir kişiye değil, tüm insanlığa emanettir!

    ----
    1 ...