almanyaya gitmek için başvuru yaptım. ve bu sefer önüm açık sanırım. şu an gerçekten gidebilirim. ama bunun ne kadarından pişmanım? alman vatandaşlığı. alman ülkesi vatandaşlığı. kötü tercihler. kendimi kandırmıyorum. bu ayarda bir bipolar olduğum kesin.
kendi hakkımda bahsettiğim zaman üniversite 3 mart-eylül arası neredeyse tamamen intihar edicektim. bunun nedeni artık yaşadığım şeylerin tamamen ruhuma, vücuduma, kişiliğime, benliğime, hareketlerime tamamen yapışması ve artık intihar etmem, bipolar veya şizofren olmam, mental sorunlar yaşamam, kişiliğimin bölünmesi gibi şeylerin tamamen hücrelerime işlemesiydi sanırım. bunun son sınırı ise üniversite 2 bitiminde kanadaya iltica etmememin sonucundan kaynaklanan bir şey.
ne iş yapacaktım? toronto da barmen olmak mıydı? mcdonalds ta hamburgerci olmak mıydı? ottova da pizzacıda bir işe girip pizzacı ustası chrollo lucilfer3 mı olucaktım? şu an eğer ki almanyaya gidersem ve bir şekilde denklik ve vatandaşlık alırsam dünyanın her yerinde yine bu mesleği yapabilecek kıvama gelicem. ama ruh sağlığım ne kadar yerinde?
bu o kadar ağır bir biçimde ruhuma batıyor ki çözülmüyor. bu yanlış bir seçenekti. ottava da pizza ustası chrollo lucilfer3 olmak doğruydu. çevreme bakıyorum ve ne görüyorum? insanlar dehşet bir şekilde gözüme batıyor. insanlar evleniyor, çoluk çocuk sahibi oluyor. ev kuruyor. ben niye kuramıyorum? kurabilir miydim? evet. o zaman pizzacı ustası chrollo lucilfer3 olucaktım. ağır bir şekilde kendimi yedim. ama o zaman yalnızlığın etkisiyle kaldıramadığım derecede korkunç bir karanlığın mahkumuydum. hala öyle. bu editleri ise bu karanlıklara yüz tuttuğıu için izliyorum sanırım.
bunu en iyi bilen kişi akademisyen Behçet Yalın Özkara denen bir devlet üniversitesi profesörü. her yerde bas bas bağıran birisi.
"bilgisayarları çok seven ve hayranı olan bir tane adam varmış. çok uğraşmış, çok çabalamış, çok çalışmış ve en son urfada bir ilkokulun kantincisi olmuş.
çok çalışırsan yaparsın hocam".