"Aklın vazifesi, teslim olduktan sonra, o vahid etrafında ebedî meçhule doğru hudutsuz bir fikir cehdidir ki, bunun ismi HiKMETTiR."
(S. Mirzabeyoğlu - hikemiyat)
Akıl, insana en büyük lütuflardan biridir; fakat akıl, yalnızca bir araçtır. Gerçek anlamda işlevini yerine getirmeye başladığında, teslimiyetle başlar. Her şeyin sahibi olan ve her şeyin sırrını barındıran o "vahid" etrafında, akıl teslim olduktan sonra onun doğruyu bulma yolundaki çabası başlar. Ancak bu teslimiyet, bir boyutun ötesine geçmeyi gerektirir: Ebedî meçhul! Yani akıl, kendi sınırlarını tanıyarak, nihayetinde anladığını bilmediğini ve bilmediği şeylerin sonsuz bir okyanusu olduğunu kabul ederek her daim bir cehd içinde olur. işte buna hikmet denir. Hikmet, aklın sonsuz olanı anlamaya yönelik cehdidir; sınır tanımaz, sabırla ve azimle hep daha ileriye doğru yol alır.
> "Hikmet, sonsuz bir yolculuktur; varılacak bir hedefi değil, bir ufku vardır."
"Hududunu tanıyan, tükeniş sınırlarını gören akıl, dince en mübarek vasıta; kendi kendisini yenmeye ve çürüğe çıkartmaya memur köle âlet…"
Aklın gerçek işlevi, sınırlarını tanımakta yatar. Eğer akıl, kendi sınırlarını anlamadan bir varlık olarak büyüme iddiasına girerse, yanlış bir yolda ilerler. Din, aklın en mübarek vasıtasıdır; çünkü din, aklın hudutlarını gösterir, ona doğru bir yön, bir yörünge verir. Akıl, kendisini tanıdıkça, ne kadar mütevazı olması gerektiğini anlar. Ancak bu mütevazılık, sadece bir kabul değildir; akıl, kendi tükenişini, sonunu ve çürüyüşünü görerek, ona karşı bir mücadeleye girer. Bu, insanın her an kendisini yenmesi gerektiği, her an çürümeye doğru gittiği gerçeğinden doğan bir görevdir. Akıl, bu mücadelede en saf ve güçlü âlettir. Ama o âlet, ancak doğru yolda kullanıldığında anlam bulur, yoksa kendi kendisine köle olur.
> "Aklın her zaferi, kendi tükenişine karşı zaferidir; her gerçek akıl, kendisini aşan akıldır."
Sonuç olarak, akıl, dinin ışığında gerçek anlamını bulur. Ne kadar yükselirse yükselsin, akıl her zaman hudutlarını bilmelidir. Hikmet, bu sınırları bilip, sonsuz olanla bir olma arzusudur. Akıl, her şeyin farkında olarak her zaman mücadeleye devam eder. Çünkü akıl, kendisini aşmakla mükellef bir araçtır; her zafer, onun sınırları aşmaya yönelik bir çabasıdır.